el-ḣişb ~ اَلْخِشْبُ

Kamus-ı Muhit - الخشب maddesi

اَلْخِشْبُ [el-ḣişb] (ḣâ’nın kesriyle) قِشْبٌ lafzına itbâʹ olur ki dûn ve fürû-mâye ve bî-hayr u fâ΄ide şahsa denir; yukâlu: رَجُلٌ قِشْبٌ خِشْبٌ أَيْ لاَ خَيْرَ فِيهِ

اَلْخَشَبُ [el-ḣaşeb] (ḣâ’nın ve şîn-i muʹcemenin fethiyle) Kalın kuru ağaç pâresine denir ki kereste ederler. Cemʹi خَشَبٌ [ḣaşeb] gelir müfredi gibi ve خُشُبٌ [ḣuşub] gelir zammeteynle ve خُشْبٌ [ḣuşb] gelir ḣâ’nın zammı ve şîn’in sükûnuyla ve خُشْبَانٌ [ḣuşbân] gelir بُلْدَانٌ [buldân] vezninde; yukâlu: قَطَعَ الْخَشَبَ وَهُوَ مَا غَلُظَ مِنَ الْعِيدَانِ

اَلْخَشِبُ [el-ḣaşib] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ve

اَلْخَشِيبِيُّ [el-ḣaşîbiyy] (yâ-yı müşeddede ile) Bunlar da vasf-ı mezkûr üzere olan kimseye denir. Ve

خَشِبٌ [ḣaşib] Sert ve dürüşt ve haşin olan şey΄e denir. Ve te΄ennuk ve tekellüfsüz olan dirliğe denir, bulgur bulamaç ne olursa olsun. Ve arık ve mehzûl mevâşîye denir; yukâlu: مَالٌ خَشِبٌ أَيْ هَزْلَى

اَلْخَشْبُ [el-ḣaşb] (ضَرْبٌ [ḋarb] vezninde) Karıştırmak, halt maʹnâsınadır; yukâlu: خَشَبَ الشَّيْءَ خَشْبًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي اِذَا خَلَطَهُ Ve bir nesneyi üğürtlemek maʹnâsına olmakla zıdd olur; yukâlu: خَشَبَهُ اَيِ انْتَقَاهُ Ve kılıcın pâsını açıp keskin ve musaykal kılmak ve zağlamak maʹnâsınadır; yukâlu: خَشَبَ السَّيْفَ اِذَا صَقَلَهُ وَشَحَذَهُ Ve haddâd bîzadan yeni kılıç çekmek maʹnâsına olmakla zıdd olur; yukâlu: خَشَبَ السَّيْفَ اِذَا طَبَعَهُ Şârih der ki kılıca cilâ ve saykal vermek her hizmetinin hâtimesi olmakla maʹneyeyn beyninde zıddiyyet mütehakkak olur, lâkin طَبْعٌ [ṯabʹ] mâddesi pek pâslılık sebebiyle vesah-nâk olmak maʹnâsına da gelmekle bu maʹnâya haml ile zıddiyyet sâbit olur. Ve mü΄ellifin murâdı, bu maʹnâ olmak aglebdir. Ve

خَشْبٌ [ḣaşb] Dikkat ve imʹân ve iʹmâl-i reviyyet eylemeyerek gelişi güzel eşʹâr söylemek maʹnâsına istiʹmâl olunur ki halt-ı kelâma mukâribdir; yukâlu: خَشَبَ الشِّعْرَ اِذَا قَالَهُ مِنْ غَيْرِ تَنَوُّقٍ وَتَعَمُّلٍ لَهُ

Vankulu Lugatı - الخشب maddesi

اَلْخَشِبُ [el-ḣaşib] (ḣâ’nın fethi ve şîn’in kesriyle) Her nesne ki galîz ola.

اَلْخَشْبُ [el-ḣaşb] (ḣâ’nın fethi ve şîn’in sükûnuyla) Bir nesneyi bir nesneye karıştırmak; yukâlu: خَشَبْتُ الشَّيْءَ بِالشَّيْءِ أَيْ خَلَطْتُهُ بِهِ Ve kılıcı açmağa dahi خَشْبٌ [ḣaşb] derler, bir haysiyyetle ki kılıcın üzerine sünü demirin koyup süresin tâ ki iri yerlerin alıp emles ve mücellâ ola. Ve şiʹri geldiği üzere deyip te΄΄emmül etmemeğe dahi derler; tekûlu: خَشَبْتُ الشِّعْرَ إِذَا قُلْتَهُ كَمَا يَجِيءُ وَلَمْ تَتَنَوَّقْ فِيهِ أَيْ تَتَأَمَّلْ Ve اَلْكُلُّ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı