اَلْخَشَرُ [el-ḣaşer] (fethateynle) Bir kimse bir nesneden korkup kaçmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَشِرَ فُلاَنٌ خَشَرًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا هَرَبَ جُبْنًا
اَلْخَشْرُ [el-ḣaşr] (حَشْرٌ [ḩaşr] vezninde) Baʹde’t-taʹâm sofrada ve tepside döküntü ve silkinti komak maʹnâsınadır; yukâlu: خَشَرَ الرَّجُلُ خَشْرًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا أَبْقَى عَلَى الْمَائِدَةِ الْخُشَارَةَ Ve bir nesnenin خُشَارَةٌ [ḣuşâret]ini izâle ile temyîz ve pâkîze kılmak maʹnâsına olmakla zıdd olur; yukâlu: خَشَرَ الشَّيْءَ إِذَا نَقَّى عَنْهُ خُشَارَتَهُ Ve taʹâm makûlesine hırs ve izhâr-ı fart-ı iştihâ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: خَشَرَ الرَّجُلُ إِذَا شَرِهَ
اَلْخَشْرُ [el-ḣaşr] (ḣâ’nın fethi ve şîn’in sükûnuyla) Bir nesnenin yaramazını gidermek; yukâlu: خَشَرْتُ الشَّيْءَ أَخْشِرُهُ خَشْرًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا نَقَّيْتَ مِنْهُ خُشَارَتَهُ Ve
خُشَارَةٌ [ḣuşâret] Ednâ olan kimseye derler; yukâlu: فُلَانٌ مِنَ الْخُشَارَةِ إِذَا كَانَ دُونًا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı