el-ḣaṯir ~ اَلْخَطِرُ

Kamus-ı Muhit - الخطر maddesi

اَلْخَطِرُ [el-ḣaṯir] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) خَاطِرٌ [ḣâṯir] ile maʹnâ-yı sânîde mürâdiftir.

اَلْخُطْرُ [el-ḣuṯr] (ḣâ’nın zammıyla) Şeref ve şân sâhibi adamlara denir. Müfredi, خَطِيرٌ [ḣaṯîr]dir; yukâlu: رَجُلٌ خَطِيرٌ وَقَوْمٌ خُطْرٌ أَيْ شَرِيفٌ وَأَشْرَافٌ

اَلْخِطْرُ [el-ḣiṯr] (ḣâ’nın kesriyle) Bir nebât adıdır, onunla خِضَابٌ [ḣiḋâb] olunur, ʹalâ-kavlin vesmedir ki çivit otu dedikleridir; müfredi, خَطِرَةٌ [ḣaṯiret]tir hâ’yla. Ve suyu çok olan süte denir. Ve ağacın tâze dalına ıtlâk olunur, غُصْنٌ [ġuṡn] gibi. Ve çokluk develere ʹalâ-kavlin kırk yâhûd iki yüz yâhûd bin mihâr deveye denir; ḣâ’nın fethiyle de lügattır. Cemʹi أَخْطَارٌ [aḣṯâr]dır.

اَلْخَطَرُ [el-ḣaṯar] (fethateynle) Helâke müşrif olmak maʹnâsınadır; yukâlu: هُوَ عَلَى خَطَرٍ عَظِيمٍ أَيْ إِشْرَافٍ عَلَى هَلَكَةٍ Ve ödüllü olan bahse ve yarışa ve koşuya denir. Şârih der ki belki bi-ʹaynihi ödüle denir; yukâlu: وَضَعُوا لَهُمْ خَطَرًا وَأَحْرَزُوا خَطَرًا Ve bu maʹnâ hakîkîdir, işrâf ʹale’l-helâk maʹnâsı bundan me΄hûzdur. İntehâ. Ve خَطَرٌ [ḣaṯar]ın cemʹi خِطَارٌ [ḣiṯâr] gelir ḣâ’nın kesriyle ve cemʹü’l-cemʹi خُطَرٌ [ḣuṯar] gelir ḣâ’nın zammıyla Ve

خَطَرٌ [ḣaṯar] Bir adamın kadr ve mertebesine denir; yukâlu: إِنَّهُ لَعَظِيمُ الْخَطَرِ أَيِ الْقَدْرِ Ve ʹuluvv-i şân ve rifʹat cihetiyle olan misl ve nazîre denir; yukâlu: فُلاَنٌ لَيْسَ لَهُ خَطَرٌ أَيْ مِثْلٌ وَعِدْلٌ فِي الْعُلُوِّ

اَلْخَطْرُ [el-ḣaṯr] (ḣâ’nın fethi ve ṯâ’nın sükûnuyla) ve

اَلْخَطَرَانُ [el-ḣaṯarân] (fetehâtla) ve

اَلْخَطِيرُ [el-ḣaṯîr] (ḣâ’nın fethiyle) Buğur deve kuyruğunu sağına ve soluna vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: خَطَرَ الْفَحْلُ بِذَنَبِهِ خَطْرًا وَخَطَرَانًا وَخَطِيرًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا ضَرَبَ بِهِ يَمِينًا وَشِمَالاً Ve

خَطَرَانٌ [ḣaṯarân] Ehl-i meydân olan dil-âver kılıcını yâ mızrağını yukarı aşağı oynatmak maʹnâsınadır ki meydânda mübâriz-i muʹcib şîvesidir; yukâlu: خَطَرَ الرَّجُلُ بِسَيْفِهِ وَرُمْحِهِ خَطَرَانًا إِذَا رَفَعَهُ مَرَّةًوَوَضَعَهُ أُخْرَى Ve kollarını kaldırıp indirerek yürümek maʹnâsınadır; yukâlu: خَطَرَ فِي مِشْيَتِهِ إِذَا رَفَعَ يَدَيْهِ وَوَضَعَهُمَا Ve elde kargı mızrak tir tir titremek maʹnâsınadır ki yumuşak kargı hâletidir; yukâlu: خَطَرَ الرُّمْحُ إِذَا اهْتَزَّ

Vankulu Lugatı - الخطر maddesi

اَلْخِطْرُ [el-ḣiṯr] (ḣâ’nın kesri ve ṯâ’nın sükûnuyla) Bir ottur ki onunla hidâb olunup yaʹnî kınâ gibi istiʹmâl olunur, aʹzâ boyamada ve lâkin kesîrü’l-mâ΄dır. Ve kesret-i mâ΄ile iştihârı olduğu için, suyu çok olan süte dahi خِطْرٌ [ḣiṯr] derler. Ve

خِطْرٌ [ḣiṯr] Çokluk deveye dahi derler.

اَلْخَطَرُ [el-ḣaṯar] (fethateynle) Helâka müşrif olmak. Ve

خَطَرٌ [ḣaṯar] Kezâlik ödüle derler ki yarış mahallinde her kim geçerse ona verilir. Ve

خَطَرٌ [ḣaṯar] Kadr ve menzileye dahi derler. Ve misle dahi derler; yukâlu: هَذَا خَطَرٌ لِهَذَا أَيْ مِثْلٌ لَهُ فِي الْقَدْرِ

اَلْخَطَرَانِ [el-ḣaṯarân] (fethateynle) Deve kuyruğun merreten baʹde uhrâ kaldırıp uyluğuna vurmak; yukâlu: خَطَرَ الْبَعِيرُ بِذَنَبِهِ يَخْطُرُ خَطَرًا وَخَطَرَانًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي Ve gönder titreyip hareket etmeğe dahi derler; yukâlu: خَطَرَ الرُّمْحُ يَخْطُرُ أَيِ اهْتَزَّ Ve إِهْتِزَازٌ [ihtizâz] zâ΄eyn-i muʹcemeteynle titremektir. Ve

خَطَرَانٌ [ḣaṯarân] Yürürken salınmağa derler. Ve

خَطَرَانُ الدَّهْرِ [ḣaṯarânu’d-dehr] Zamânenin musîbetleri ve âfetleridir; yukâlu: خَطَرَ الدَّهْرُ خَطَرَانَهُ كَمَا يُقَالُ ضَرَبَ ضَرَبَانَهُ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı