اَلرِّكَابُ [er-rikâb] (râ’nın kesriyle) Binek develerine denir, جَمَّازَةٌ [cemmâzet] gibi. Müfredi رَاحِلَةٌ [râḩilet]tir; lafzından müfredi yoktur. Cemʹi رُكُبٌ [rukub] gelir كُتُبٌ [kutub] vezninde ve رِكَابَاتٌ [rikâbât] gelir râ’nın kesriyle ve رَكَائِبُ [rekâ΄ib] gelir. Ve
رِكَابٌ [rikâb] Üzengiye denir ki at eyerinde olur, niteki pâlâna takılan ip ve kayış üzengiye غَرْزٌ [ġarz] denir. Cemʹi رُكُبٌ [rukub] gelir كُتُبٌ [kutub] vezninde. Ve zeytûn yağının vasfında زَيْتٌ رِكَابِيٌّ dedikleri رِكَابٌ [rikâb] develerine tahmîl edip Şâm’dan celb olunduğuna mebnîdir. Ve
رِكَابٌ [Rikâb] Esmâdandır: Muhaddisînden İbrâhîm b. Ḣabbâz’ın ceddi ismidir.
اَلرَّكُوبُ [er-rekûb] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) ve
اَلرَّكَّابُ [er-rekkâb] (شَدَّادٌ [şeddâd] vezninde) Kesîrü’r-rükûb olan kişiye denir; yukâlu: رَجُلٌ رَكُوبٌ وَرَكَّابٌ أَيْ كَثِيرُ الرُّكُوبِ Ve
رَكُوبٌ [rekûb] ve
رَكُوبَةٌ [rekûbet] (hâ’yla) Binit devesine denir ki yük vurulmayıp hâssaten binek ittihâz olunan devedir; ʹalâ-kavlin رَكُوبٌ [rekûb] hâssaten binit davarına denir ki binilmeğe tahsîs olunmuştur; deve ve sâ΄ir hayvândan dâbbe-i merkûbe maʹnâsına. Ve
رَكُوبَةٌ [rukûbet] (hâ’yla) Şol dâbbeye ıtlâk olunur ki hem rükûb ve hem iʹmâl olunmağa taʹyîn oluna, yaʹnî hem binit ve hem iş davarı ola. Bu dahi gerek deve ve gerek sâ΄ir davar olsun. Ve
رَكُوبَةٌ [rekûbet] Kullanılmış ekti nâkaya denir, ke-mâ se-yuzkeru. Ve
رَكُوبَةُ [Rekûbet] Ḩaremeyn beyninde bir ثَنِيَّةٌ [šamp;eniyyet] yaʹnî bir belin adıdır. Ve
رَكَّابٌ [Rekkâb] ki (شَدَّادٌ [şeddâd] veznindedir) ʹAlî b. ʹÖmer nâm muhaddisin ceddi ismidir.
اَلرُّكَّابُ [er-rukkâb] (râ’nın zammı ve kâf’ın teşdîdiyle) رَاكِبٌ [râkib]in cemʹidir; yukâlu: هُمْ رُكَّابُ السَّفِينَةِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı