اَلرَّمَازَةُ [er-remâzet] (كَرَامَةٌ [kerâmet] vezninde) Zikr olunan رَمِيزٌ [remîz] kelimesinden masdardır; yukâlu: رَمُزَ رَمَازَةً مِنَ الْبَابِ الْخَامِسِ إِذَا صَارَ رَمِيزًا فِي الْكُلِّ
اَلرَّمَّازَةُ [er-remmâzet] (غَمَّازَةٌ [ġammâzet] vezninde) Sâfileye yaʹnî dübüre ıtlâk olunur. Ve rûspî ʹavrete ıtlâk olunur. Ve diz gözünde olan şahmeye ıtlâk olunur, ıztırâbından nâşî. Ve şol ʹasker-i ʹazîme ıtlâk olunur ki kesret ve izdihâmı sebebiyle etrâfından deryâ gibi çalkanır ola; yukâlu: كَتِيبَةٌ رَمَّازَةٌ أَيْ كَبِيرَةٌ تَرْتَمِزُ مِنْ جَوَانِبِهَا أَيْ تَتَحَرَّكُ وَتَضْطَرِبُ
اَلرَّمَّازَةُ [er-remmâzet] (râ’nın fethi ve mîm’in teşdîdiyle) Şol ʹazîm ʹaskerdir ki gâyet kesretinden etrâfından temevvüc eder gibi görünür. Ve
رَمَّازَةٌ [remâzet] Dübüre dahi derler. Ve dübüre رَمَّازَةٌ [remmâzet] dediler, mevc ettiğinden ötürü. Ve
رَمَّازَةٌ [remâzet] Rûspî olan ʹavrete dahi derler gözleriyle işâret ettiğinden ötürü.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı