el-ʹiḵḵîr ~ اَلْعِقِّيرُ

Kamus-ı Muhit - العقير maddesi

اَلْعِقِّيرُ [el-ʹiḵḵîr] (سِكِّيتٌ [sikkît] vezninde) Bu dahi şecere denir.

اَلْعَقِيرُ [el-ʹaḵîr] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) Çocuğu olmayan recüle denir ki zikr olundu. Ve yaralanmış ve sinirlenmiş insân ve hayvâna denir, مَعْقُورٌ [maʹḵûr] maʹnâsına; cemʹi عَقْرَى [ʹaḵrâ] gelir, جَرِيحٌ [cerîḩ] ve جَرْحَى [cerḩâ] gibi. Ve şol adama denir ki bagteten ʹârız olan bir havf sebebiyle yâhûd medhûş olmakla bir kadem ileriye gitmeye kudreti olmaya; عَقَرٌ [ʹaḵar]-ı âtîden me΄hûzdur; yukâlu: قَدْ صَارَ فُلاَنٌ عَقِيرًا إِذَا صَارَ قَدْ فَجِئَهُ الرَّوْعُ فَلَمْ يَقْدِرْ أَنْ يَتَقَدَّمَ أَوْ يَتَأَخَّرَ أَوْ دُهِشَ

Vankulu Lugatı - العقير maddesi

اَلْعَقْرُ [el-ʹaḵr] (ʹayn’ın fethi ve ḵâf’ın sükûnuyla) Yaralamak, جَرْحٌ [cerḩ] maʹnâsına. Ve sinirlemeğe dahi derler; yukâlu: عَقَرَهُ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا جَرَحَهُ أَوْ قَطَعَ عُرْقُوبَهُ Ve hurmâ ağacının başın hurmâ göbeğiyle bile kesmeğe dahi derler; tekûlu: عَقَرْتُ النَّخْلَ إِذَا قَطَعْتَ رَأْسَهُ مَعَ الْجُمَّارِ Ve جُمَّارٌ [cummâr] cîm’in zammı ve mîm’in teşdîdiyle hurmâ göbeğine derler. Ve

عَقْرٌ [ʹaḵr] Davarın arkasın yağır etmeğe dahi derler; tekûlu: عَقَرْتُ ظَهْرَ الْبَعِيرِ عَقْرًا إِذَا أَدْبَرْتَ وَعَقَرْتَ السَّرْجَ فَانْعَقَرَ Ve

عَقْرٌ [ʹaḵr] Habs etmeğe dahi derler; ve minhu kavluhum: عَقَرْتَ بِي أَيْ أَطَلْتَ حَبْسِي كَأَنَّكَ عَقَرْتَ بَعِيرِي فَلَا أَقْدِرُ عَلَى السَّيْرِ Ve

عَقْرٌ [ʹaḵr] Bir kişinin ayağı sağken havf ve dehşetten yürümeğe ve cenk etmeğe kâdir olmamak; tekûlu minhu: عَقِرْتُ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ أَيْ دَهِشْتُ Ve minhu kavlu ʹÖmer radıyallâhu ʹanhu: “فَعَقِرْتُ حَتَّى خَرَرْتُ إِلَى الْأَرْضِ” Ve

عَقْرٌ [ʹaḵr] Kasra ve her binâ-i mürtefiʹa derler. Ve

عَقْرٌ [ʹAḵr] Bâbil vilâyetinde bir yerin adıdır ki Yezîd b. Muhelleb onda katl olundu. Ve

عَقْرٌ [ʹaḵr] Her nesnenin aslına da derler. Ve Aṡmaʹî eyitti: عَقْرُ دَارٍ [ʹaḵru dâr] dârın aslıdır ki o kavmin mahallesidir. Ve bir kimseye bed-duʹâ etmeli olsalar جَدْعًا لَهُ وَعَقْرًا وَحَلْقًا derler, yaʹnî Ḩak taʹâlâ onun burnun ve kulağın düşürsün ve cesedin yaralayıp ona boğaz ağrısın musallat etsin. Ve جَدْعٌ [cedʹ] cîm’le ve dâl ve ʹayn-ı mühmeteyn iledir. Ve

اَلْعَقِيرُ [el-ʹaḵîr] (ʹayn’ın fethi ve ḵâf’ın kesri ve meddiyle) Yaralı kimse.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı