el-ʹuḵul ~ اَلْعُقُلُ

Kamus-ı Muhit - العقل maddesi

اَلْعَقَلُ [el-ʹaḵal] (fethateynle) Topuk çalar gibi dizleri birbirine çarpılıp sürünmek maʹnâsınadır ki zaʹftan neş΄et eder yâhûd ayakları doğru olmayıp taşraya doğru buruk ve dürük olmak maʹnâsınadır ki at kısmında olursa ona it elli taʹbîr ederler; yukâlu: عَقِلَ الْبَعِيرُ عَقَلًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ وَهُوَ اصْطِكَاكُ الرُّكْبَتَيْنِ أَوِ الْتِوَاءٌ فِي الرِّجْلَيْنِ

اَلْعَقْلُ [el-ʹaḵl] (ʹayn’ın fethi ve ḵâf’ın sükûnuyla) ʹİlm ve idrâk maʹnâsınadır ki zihnde hâsıl olan sûretten ʹibârettir, ʹalâ-kavlin eşyânın hüsn ve kubh ve kemâl ve noksâna müteʹallik sıfâtını idrâke ıtlâk olunur. Bu maʹnâ-yı evvelden ahasstır. Ve ʹinde’l-baʹz iki hayr olan şey΄in hayrda ezyed ve eblag olanını ve iki şerr olan şey΄in şerr ve mazarratta eşedd ve evfer olanını idrâkten ʹibârettir. Ve baʹzılar ʹindinde umûr-ı ʹadîdeye ıtlâk olunur, yaʹnî عَقْلٌ [ʹaḵl] bir kuvvet-i maʹneviyye-i mevdûʹadır ki insân onun vesâtatıyla kabîh ve hasen beynini fark ve temyîz eder. İşte o kuvvetten kezâlik zihn-i insânda baʹzı mukaddimât sebebiyle hâsıl ve müteretteb olan suver ve maʹânî-i müctemiʹadan ʹibârettir ki onların vesâtatıyla agrâz ve mesâlih ve umûr vücûh-ı lâyıkası üzere müstetibb ve müstakîm ve müstekmil olur. Kezâlik insânın harekât ve kelimâtı bâbında kendisine mahsûs hey΄et-i mahmûde ve şîve-i matbûʹdan ʹibârettir, pes işbu umûr-ı selâsede müşterek olur, lâkin evvelde hakîkat ve ahîreynde mecâz olur, zîrâ bunlar kuvvet-i mezkûrenin eser ve semeresidir, kaldı ki gerçi işbu taʹrîfâtla taʹrîf eylediler, lâkin hakk olan budur ki عَقْلٌ [ʹaḵl] bir nûr-ı rûhânîden ʹibârettir ki nefs-i insânî onun vesâtatıyla ʹulûm-ı zarûriyye vü nazariyyeyi idrâk ve izʹân eder. Ve onun ibtidâ-yı vücûdu veledin rahimde istikmâl-i hilkatle henüz cenîn olduğu hengâmdandır, baʹdehu tedrîcle bülûgu vaktine kadar tezâyüd ve nemâ΄ üzere olur, Fârisîde ona hûş ve hıred ve Türkîde us taʹbîr olunur; cemʹi عُقُولٌ [ʹuḵûl]dür.

Vankulu Lugatı - العقل maddesi

اَلْعُقُلُ [el-ʹuḵul] (zammeteynle) Cemʹi, diz bağları maʹnâsına.

اَلْعَقَلُ [el-ʹaḵal] (fethateynle) Deve zikr olunan sıfat üzere olmak. Ve İbnu’s-Sikkît eyitti: عَقْلٌ [ʹaḵl] ayaklar bir mertebede taşrasına buruk olmaktır ki yürürken sinirleri birbirine dokuna ve bu mezmûmdur.

اَلْعَقْلُ [el-ʹaḵl] (ʹayn’ın fethi ve ḵâf’ın sükûnuyla) İnsânla kâ΄im bir nesnedir ki insânı nâ-şâyeste nesnelerden hacr edip nehy eyler. Ve

عَقْلٌ [ʹaḵl] Masdar dahi gelir, bir nesneyi idrâk etmek maʹnâsına.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı