اَلتَّكْبِيرُ [et-tekbîr] (تَفْعِيلٌ [tefʹîl] vezninde) ve
اَلْكِبَّارُ [el-kibbâr] (kâf’ın kesri ve bâ’nın teşdîdiyle ki) Benu’l-Ḩârišamp; lügatidir, taʹzîm-i ilâhî zımnında اَللهُ أَكْبَرُ demek maʹnâsınadır ki Hazret-i Bârî’yi ʹazamet ve kibriyâ ile yâd eylemekten ʹibârettir; yukâlu: كَبَّرَ زَيْدٌ تَكْبِيرًا وَكِبَّارًا إِذَا قَالَ اللهُ أَكْبَرُ
اَلْكَبِيرُ [el-kebîr] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) ve
اَلْكُبَّارُ [el-kubbâr] (رُمَّانٌ [rummân] vezninde) ve
اَلْكُبَارُ [el-kubâr] (غُرَابٌ [ġurâb] vezninde) Vasflardır, büyük ve ulu olan şey΄e denir. كَبِيرٌ [kebîr]in cemʹi كِبَارٌ [kibâr] gelir kâf’ın kesriyle ve كُبَّارٌ [kubbâr]ın cemʹi كُبَّارُونَ [kubbârûn] gelir; kezâlik كَبِيرٌ [kebîr]in cemʹi مَكْبُورَاءُ [mekbûrâ΄] gelir, مَشْيُوخَاءُ [meşyûḣâ΄] gibi. Mü΄ennesinde كَبِيرَةٌ [kebîret] ve كُبَّارَةٌ [kubbâret] denir. Ve
كَبِيرٌ [kebîr] Yaşlı sâl-horde adama denir; yukâlu: فُلاَنٌ كَبِيرٌ أَيْ أَسَنُّ
اَلْكَبَّارُ [el-kebbâr] (kâf’ın fethi ve bâ’nın teşdîdiyle) Mübâlaga ile kebîr olan kimse.
اَلْكُبَارُ [el-kubâr] (kâf’ın zammı ve bâ’nın tahfîfiyle) Bi-maʹnâhu.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı