el-kefer ~ اَلْكَفَرُ

Kamus-ı Muhit - الكفر maddesi

اَلْكَفَرُ [el-kefer] (fethateynle) عُقَابٌ [ʹuḵâb] maʹnâsınadır ki عَقَبَةٌ [ʹaḵabet]in cemʹidir. Ve hurmâ çiçeğinin kabına denir.

اَلْكَفِرُ [el-kefir] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ʹAzîm olan dağa, ʹalâ-kavlin burgaç yokuş olanına denir.

اَلْكَفْرُ [el-kefr] (حَفْرٌ [ḩafr] vezninde) ve

اَلْكُفْرُ [el-kufr] (kâf’ın zammıyla) Bir nesnenin üzerini örtüp bürümek maʹnâsınadır; yukâlu: كَفَرَ عَلَى الشَّيْءِ كَفْرًا وَكُفْرًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا غَطَّاهُ Ve bir nesneyi setr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: كَفَرَ الشَّيْءَ إِذَا سَتَرَهُ Ve

كَفْرٌ [kefr] Nâstan baʹîd olan arza denir. Ve Fürs yaʹnî ʹAcem tâ΄ifesinin şâh ve vâlîlerine taʹzîm eylemelerine denir ki diz büküp sücûda karîb inhinâ ile taʹzîm ederler, hâlen Türkistân’da muʹtenâdır, tapu taʹbîr ederler; yukâlu: يَكْفُرُ كَفْرَ الْعِلْجِ أَيْ تَعَظْيِمَ الْفَارِسِيِّ مَلِكَهُ Ve

كَفْرٌ [kefr] Gecenin sevâd ve zulmetine denir; bunda kâf’ın kesriyle de câ΄izdir. Ve kabr ve mezâra ıtlâk olunur. Ve toprağa ıtlâk olunur. Ve köye denir, قَرْيَةٌ [ḵaryet] maʹnâsına; hâlen ʹArabistân’da كَفْرُ طَابَ [Kefru Ṯâb] ve كَفْرُ جَبَلٍ [Kefru Cebel] ve كَفْرُ غِنًى [Kefru Ġinâ] makûlesi karyeler meşhûrdur. Ve kalın olup kısa olan haşebeye denir, ʹalâ-kavlin kısa değneğe denir.

اَلْكُفْرُ [el-kufr - el-kefr] (kâf’ın zammı ve fethiyle) ve

اَلْكُفُورُ [el-kufûr] ve

اَلْكُفْرَانُ [el-kufrân] (kâf’ların zammıyla) Îmânın zıddıdır ki vahdâniyyeti yâhûd nübüvvet ve şerîʹati inkâr eylemekten ʹibârettir; yukâlu: كَفَرَ الرَّجُلُ كُفْرًا وَكُفُورًا وَكُفْرَانًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ ضِدُّ آمَنَ Mü΄ellifin Baṡâ΄ir’de beyânına göre asl كُفْرٌ [kufr] setr maʹnâsınadır; كَافِرٌ [kâfir] hakkı setr eylediği için ıtlâk olundu. Ve كُفْرٌ [kufr] mâddesi dîn ve şerîʹat ve كُفْرَانٌ [kufrân] niʹmet inkârında ve كُفُورٌ [kufûr] ikisinde gâlib müstaʹmeldir. Ve

كُفُورٌ [kufûr] ve

كُفْرَانٌ [kufrân] Münʹimin niʹmetini setr ve inkâr eylemek maʹnâsınadır ki şükr mukâbilidir; yukâlu: كَفَرَ نِعْمَةَ اللهِ وَبِنِعْمَتِهَا كُفُورًا وَكُفْرَانًا إِذَا جَحَدَهَا وَسَتَرَهَا

Vankulu Lugatı - الكفر maddesi

اَلْكِفْرُ [el-kifr] (kâf’ın kesri ve fâ’nın sükûnuyla) Zulmet-i leyl maʹnâsınadır; fethiyle dahi lügattır, nitekim mürûr etti. Ve

كَفِرٌ [kefir] Ulu dağa dahi derler cebel-i ʹazîm maʹnâsına, Ebû ʹUbeyd’in Ferrâ’dan ettiği rivâyeti üzere.

اَلْكَفْرُ [el-kefr] (kâf’ın fethi ve fâ’nın sükûnuyla) Örtmek, setr maʹnâsına; yukâlu: كَفَرْتُ الشَّيْءَ أَكْفِرُهُ كَفْرًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا سَتَرْتَهُ Ve

كَفْرٌ [kefr] Köye dahi derler, karye maʹnâsına. Ve fi’l-hadîsi: “يُخْرِجُكُمُ الرُّومُ مِنْهَا كَفْرًا كَفْرًا أَيْ مِنْ قُرَى الشَّامِ Ve

كَفْرٌ [kefr] Köy maʹnâsına olduğu için كَفْرُ تُوثَا [kefru Tûšamp;â] ve كَفْرُ تِعْقَابٍ [kefru Tiʹḵâb] derler, Şâm-ı şerîf nâhiyesinde olan köylerin baʹzına ki تُوثَا [Tûšamp;â] ve تِعْقَابٌ [Tiʹḵâb] esmâ-i ricâldendir, zikr olunan köyler onlara nisbet olunur. Ve

كَفْرٌ [kefr] Zulmet-i leyle dahi derler.

اَلْكُفْرُ [el-kufr] (kâf’ın zammı ve fâ’nın sükûnuyla) إِيمَانٌ [îmân]ın zıddıdır; yukâlu: كَفَرَ بِاللهِ كُفْرًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ Ve

كُفْرٌ [kufr] Kezâlik niʹmete inkâr etmek maʹnâsına da gelir, شُكْرٌ [şukr]ün mukâbilidir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı