en-nežer ~ اَلنَّذَرُ

Kamus-ı Muhit - النذر maddesi

اَلنَّذَرُ [en-nežer] (fethateynle) Bir nesneyi bilip hazer eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: نَذِرَ بِالشَّيْءِ نَذَرًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا عَلِمَهُ فَحَذَرَهُ

اَلنَّذْرُ [en-nežr] (nûn’un fethi ve žâl-ı muʹcemenin sükûnuyla) نَحْبٌ [naḩb] maʹnâsınadır ki bir adam bir vâcib olmayan şey΄i kendi nefsi üzere vâcib eylemeğe denir ki ismdir; yukâlu: أَوْفَى نَذْرَهُ أَيْ نَحْبَهُ Ve

نَذْرٌ [nežr] Diyete denir. Şârihin beyânı üzere ehl-i Ḩicâz lügatidir, ehl-i ʹIrâḵ أَرْشٌ [erş] derler; yukâlu: قَضَى بِالنَّذْرِ أَيِ الْأَرْشِ Cemʹi نُذُورٌ [nužûr]dur. ʹAlâ-kavlin نُذُورٌ [nužûr] mutlakan yaralarda olur ki onların meʹâkılı yaʹni diyetleridir, gerek yara küçük ve gerek büyük olsun; tekûlu: لِي عِنْدَ فُلاَنٍ نَذْرٌ إِذَا كَانَ جُرْحًا وَاحِدًا لَهُ عَقْلٌ Ve

نَذْرٌ [nežr] ve

نُذُورٌ [nužûr] (ظُهُورٌ [żuhûr] vezninde) Masdar olur, bir adam bir nesneyi kendi nefsine vâcib ve lâzım kılmak maʹnâsına, yaʹnî Allâh için bir ʹibâdeti ʹuhdesine kişi almaktır ki bu tarîkle ʹindallâh dahi vâcib olup edâsı lâzım gelmekle lede’l-edâ΄: ﴿يُوفُونَ بِالنَّذْرِ﴾ kerîmesiyle mevsûf olur; yukâlu: نَذَرَهُ عَلَى نَفْسِهِ نَذْرًا وَنُذُورًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي وَالْأَوَّلِ إِذَا أَوْجَبَهُ ve yukâlu: نَذَرَ مَالَهُ وَنَذَرَ اللهَ سُبْحَانَهُ كَذَا أَيْ أَوْجَبَهُ عَلَى نَفْسِهِ تَبَرُّعًا مِنْ عِبَادَةٍ أَوْ صَدَقَةٍ أَوْ غَيْرِ ذَلِكَ Ve baʹzılar dediler ki نَذْرٌ [nežr] şart ve taʹlîke mukârin ve ʹadedden ʹibârettir; pes فَعَلَيَّ إِنْ شَفَا اللهُ مَرِيضِى كَذَا kavli nezrdir ve bilâ-şart hemân عَلَيَّ أَنْ أَتَصَدَّقَ بِدِينَارٍ kavli nezr olmaz.

Vankulu Lugatı - النذر maddesi

اَلنُّذُرُ [en-nužur] (nûn’un ve žâl’in zammıyla) İsmdir, إِنْذَارٌ [inžâr] maʹnâsında. Kâlallâhu taʹâlâ: ﴿فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ﴾ (القمر 16، 18، 21، 30) أَيْ إِنْذَارِي

اَلنَّذْرُ [en-nežr] (nûn’un fethi ve žâl’ın sükûnuyla) Allâh için bir ʹibâdeti ʹuhdeye almak; yukâlu: نَذَرْتُ لِلَّهِ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَى كَذَا أَنْذُرُ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَأَنْذِرُ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي Aḣfeş eyitti: ʹArab tâ΄ifesi نَذَرَ عَلَى نَفْسِهِ نَذْرًا وَنَذَرْتُ مَالِي وَأَنَا أَنْذُرُهُ نَذْرًا derler, bize bunu Yûnus nakl eyledi, tâ΄ife-i mezbûreden dedi.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı