en-nuzzef ~ اَلنُّزَّفُ

Kamus-ı Muhit - النزف maddesi

اَلنُّزَّفُ [en-nuzzef] (رُكَّعٌ [rukkaʹ] vezninde) Kanı akmayan damarlara denir; نَازِفٌ [nâzif] müfredidir; yukâlu: عُرُوقٌ نُزَّفٌ أَيْ غَيْرُ سَائِلَةٍ

اَلنُّزْفُ [en-nuzf] (nûn’un zammıyla) İsmdir, kuyunun suyu hep çekilip tükenmeğe denir.

اَلنَّزْفُ [en-nezf] (nûn’un fethi ve zâ-yı muʹcemenin sükûnuyla) Kuyunun suyunu hep çekmek maʹnâsınadır; yukâlu: نَزَفَ مَاءَ الْبِئْرِ نَزْفًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا نَزَحَهُ كُلَّهُ Ve kuyunun suyu hep çekilmek maʹnâsına lâzım olur; yukâlu: نَزَفَتِ الْبِئْرُ وَيُقَالُ نُزِفَتْ عَلَى الْمَجْهُولِ إِذَا نُزِحَتْ Ve bî-hûş ve bî-hod olmak, ʹalâ-kavlin sarhoş olmak maʹnâsınadır ki ʹakl ve idrâki menzûf olur; yukâlu: نُزِفَ الرَّجُلُ عَلَى الْمَجْهُولِ إِذَا ذَهَبَ عَقْلُهُ أَوْ سَكِرَ ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿لاَ يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلاَ يُنْزَفُونَ﴾ Ve çok ağlamaktan gözün yaşı tükenmek maʹnâsınadır; yukâlu: نَزِفَتْ عَبْرَتُهُ نَزْفًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا فَنِيَتْ Ve bir kimseden ifrât üzere kan akmak maʹnâsınadır; yukâlu: نُزِفَ فُلاَنٌ دَمَهُ عَلَى الْمَجْهُولِ إِذَا سَالَ حَتَّى يُفْرِطَ Ve bir adamdan kan çok akmakla zaʹf verip bî-tâb eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: نَزَفَهُ الدَّمُ نَزْفًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا أَخْرَجَ مِنْهُ دَمٌ كَثِيرٌ حَتَّى يَضْعُفَ Ve bir adamın bahs ve husûmette delîl ve burhânı munkatıʹ olmak maʹnâsınadır; yukâlu: نُزِفَ الرَّجُلُ عَلَى الْمَجْهُولِ إِذَا انْقَطَعَتْ حُجَّتُهُ فِي الْخُصُومَةِ

Vankulu Lugatı - النزف maddesi

اَلنَّزَفُ [en-nezef] (fethateynle) Göz yaşı tükenmek; yukâlu: نَزِفَتْ عَبْرَتُهُ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ

اَلنُّزَفُ [en-nuzef] (nûn’un zammı ve zâ’nın fethiyle) Cemʹi, az olan sular, maʹnâsına.

اَلنَّزْفُ [en-nezf] (nûn’un fethi ve zâ’nın sükûnuyla) Kuyunun suyın hep çekmek; tekûlu: نَزَفْتُ الْبِئْرَ نَزْفًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا نَزَحْتَهُ كُلَّهُ Ve kuyunun suyu hep çekilmeğe dahi derler; lâzım ve müteʹaddî gelir. Ve نُزِفَتِ الْبِئْرُ dahi derler, binâ-i mechûl üzere. Ve

نَزْفٌ [nezf] Kan çok akmakla sâhibini zaʹîf etmeğe dahi derler; yukâlu: نَزَفَهُ الدَّمُ إِذَا خَرَجَ مِنْهُ دَمٌ كَثِيرٌ حَتَّى يَضْعُفَ Ve

نَزْفٌ [nezf] Munkatıʹ olmağa da derler; yukâlu: نَزَفَ الرَّجُلُ فِي الْخُصُومَةِ إِذَا انْقَطَعَتْ حُجَّتُهُ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı