el-iblâṯ ~ اَلْإِبْلَاطُ

Kamus-ı Muhit - الإبلاط maddesi

اَلْإِبْلاَطُ [el-iblâṯ] (hemzenin kesriyle) Yağmur yerin yüzüne yâhûd salâbetinin müntehâsına uğramak maʹnâsınadır; yukâlu: أَبْلَطَ الْمَطَرُ الْأَرْضَ إِذَا أَصَابَ بَلاَطَهَا Ve yeri kaldırımla döşemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَبْلَطَ الْأَرْضَ إِذَا فَرَشَهَا بِالْبَلاَطِ Ve bir kimsenin bi’l-cümle mâl ve menâlı gidip fakîr ve bî-nevâ olmakla eli kuru yerde kalıp hâksâr olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: أَبْلَطَ الرَّجُلُ إِذَا لَصِقَ بِالْأَرْضِ وَافْتَقَرَ وَذَهَبَ مَالُهُ وَيُقَالُ أُبْلِطَ عَلَى بِنَاءِ الْمَفْعُولِ Ve uğru ve harâmî bir kimsenin bi’l-cümle mâ-melekini süpürüp götürmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: أَبْلَطَ اللِّصُّ الْقَوْمَ إِذَا لَمْ يَدَعْ لَهُمْ شَيْئًا “Kaldırım taşları gibi açıkta ve yerde kaldılar.” Ve bir kimseye su΄âlde usandırıp bıktırınca kadar ibrâm eylemek maʹnâsınadır ki kaldırım taşı gibi yapışır; yukâlu: أَبْلَطَ فُلاَنًا إِذَا أَلَحَّ عَلَيْهِ فِي السُّؤَالِ حَتَّى بَرِمَ

Vankulu Lugatı - الإبلاط maddesi

اَلْإِبْلَاطُ [el-iblâṯ] (hemzenin kesriyle) Bir kimsenin mâlı gidip fakîr olmak; yukâlu: أَبْلَطَ الرَّجُلُ إِذَا افْتَقَرَ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı