اَلْبُكُورُ [el-bukûr] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Bir adama yâ bir yere erken gelmek maʹnâsınadır; yukâlu: بَكَرَ عَلَيْهِ وَإِلَيْهِ وَفِيهِ بُكوُرًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا أَتَاهُ بُكْرَةً
اَلْمُبْكِرُ [el-mubkir] (مُحْسِنٌ [muḩsin] vezninde) ve
اَلْبَكُورُ [el-bekûr] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) Bunlar da evâ΄il-i bahârda yağan yağmura ıtlâk olunur. Ve
بَكُورٌ [bekûr] Meyvesi sâ΄irden akdem yetişir olan hurmâ ağacına ıtlâk olunur. Cemʹi بُكُرٌ [bukur] gelir zammeteynle. Mü΄ellif burada yine teşvîş eylemiştir, zîrâ ʹâdeti üzere جَمْعُهُ بُكُرٌ ʹibâretindeki zamîr بَاكُورٌ [bâkûr]a ʹâ΄id olmak muktezîdir; o ise بَكُورٌ [bekûr]a râciʹdir. Niteki Miṡbâḩ’ta ve sâ΄ir ümmehâtta بَاكُورٌ [bâkûr]un cemʹi بَوَاكِيرُ [bevâkîr] ve بَكُورٌ [bekûr]un بُكُرٌ [bukur] dur, رَسُولٌ [resûl] ve رُسُلٌ [rusul] gibi diye mansûstur.
اَلْبُكُورُ [el-bukûr] (zammeteynle) Sabâh vaktine dâhil olmak; yukâlu: بَكَرْتُ أَبْكُرُ بُكُورًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ
اَلْبَكُورُ [el-bekûr] (bâ’nın fethi ve kâf’ın zammıyla) Şol hurmâ fidanıdır ki evvel erişe.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı