اَلْبُلَابِلُ [el-bulâbil] (عُلاَبِطٌ [ʹulâbiṯ] vezninde) Cüst ve çâlâk adama denir ki her ne işe şürûʹ eylese çabukluk ile rü΄yet eyleye; cemʹi بَلَابِلُ [belâbil]di, bâ’nın fethiyle; yukâlu: رَجُلٌ بُلَابِلٌ أَيْ خَفِيفٌ فِيمَا أَخَذَ
اَلْبَلْبَالُ [el-belbâl] ve
اَلْبَلَابِلُ [el-belâbil] ve
اَلْبَلْبَالَةُ [el-belbâlet] (bâ’ların fethiyle) Bunlar da kalbe ʹârız olan tasaya ve hadşe ve vesveseye denir; yukâlu: أَلْقَى فِي صَدْرِ فُلَانٍ بَلْبَلَةً وَبَلْبَالًا وَبَلَابِلَ وَبَلْبَالَةً أَيْ هَمًّا شَدِيدًا وَوَسَاوِسَ Ve
بَلْبَالٌ [belbâl] Kurda denir, ذِئْبٌ [ži΄b] maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı