الْبَهْءُ [el-beh΄] (bâ’nın fethi ve hâ’nın sükûnuyla) ve
الْبُهُوءُ [el-buhû΄] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) ve
الْبَهَاءُ [el-behâ΄] (سَلاَمٌ [selâm] vezninde) Bir nesneye alışıp üns ü ülfet eylemek ve dadanmak maʹnâsınadır; yukâlu: بَهَأَ بِهِ وَبَهِئَ وَبَهُؤَ بَهْئًا وَبُهُوءًا وَبَهَاءً مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ وَالرَّابِعِ وَالْخَامِسِ إِذَا أَنِسَ بِهِ Ve şuʹûr ve idrâk maʹnâsınadır; yukâlu: مَا بَهَأْتُ لَهُ أَيْ مَا فَطِنْتُ Ve
بَهْءٌ [beh΄] (مَنْعٌ [menʹ] vezninde) Hâneyi esâsü’l-beyt taʹbîr olunan eşyâdan hâlî eylemek, yaʹnî âher yere nakl edip hâneyi boşaltmak maʹnâsınadır. ʹalâ-kavlin yırtıp paralamak maʹnâsınadır ki bunda beytten murâd beyt-i Aʹrâb ve ahşam olan çadır ve obadır; yukâlu: بَهَأَ الْبَيْتَ بَهْئًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا أَخْلاَهُ مِنَ الْمَتَاعِ أَوْ خَرَقَهُ
اَلْبَهَأُ [el-behe΄] (bi’l-fethateyn bilâ-medd) ve
اَلْبُهُوءُ [el-buhû΄] (mislu اَلدُّخُول [ed-duḣûl]) Üns tutmak; yukâlu: بَهَأْتُ بِالرَّجُلِ وَبَهِئْتُ بِهِ مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ وَالرَّابِعِ Ve İbnu’s-Sikkît eyitti: بَهَأٌ [behe΄] fetânet ve idrâk maʹnâsına da gelir; yukâlu: مَا بَهَأْتُ لَهُ كَمَا يُقَالُ مَا بَأَهْتُ لَهُ أَيْ مَا فَطِنْتُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı