اَلْجَدَدُ [el-ceded] (fethateynle) Bu dahi yerin yüzüne denir. Ve yufka kumluğa denir. Ve bir nevʹ yumru gibi ʹârızaya denir ki deve kısmının boyunlarında hâdis olur. Ve toprağı kalın düz ve hemvâr arza denir.
اَلْجَدَدُ [el-ceded] Pek yer, arz-ı sulbe maʹnâsına. Ve fi’l-meseli: “مَنْ سَأَلَكَ الْجَدَدَ أَمِنَ الْعِثَارَ”
اَلْجُدَدُ [el-cuded] (cîm’in zammı ve dâl-ı ûlânın fethiyle) جُدَّةٌ [cuddet]in cemʹi, tarîkalar maʹnâsına. Kâlallâhu taʹâlâ: ﴿وَمِنَ الْجِبَالِ جُدَدٌ بِيضٌ وَحُمْرٌ﴾ (فاطر 27) Yaʹnî şol yollar ki kimi ak ve kimi kırmızı olup vâkiʹ olduğu cibâlin rengine muhâlif olur. Ve
جُدَّةُ [cuddet] Re΄y maʹnâsına da gelir; yukâlu: رَكِبَ فُلَانٌ جُدَّةً مِنَ الْأَمْرِ إِذَا رَآى فِيهِ رَأْيًا
اَلْجُدُدُ [el-cudud] (cîm’in ve dâl’ın zammıyla) جَدِيدٌ [cedîd]in cemʹi, mislu: سَرِير [serîr] ve سُرُر [surur]. Ve
جَدِيدٌ [cedîd] Yer yüzüne dahi derler. Ve gece ile gündüze dahi جَدِيدَانِ [cedîdân] derler; yukâlu: لَا أَفْعَلُهُ مَا اخْتَلَفَ الْجَدِيدَانِ Ve
جَدِيدَةُ السَّرْجِ [cedîdetu’s-serc] Eyer tahtalarının altında olan yumuşaklık ki eğrim derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı