اَلزَّغَفُ [ez-zeġaf] (fethateynle) Bu dahi zırh-ı mezbûra denir. Ve odun hurdelerine denir. Ve ağacın ince ve zaʹîf uçlarına denir. Ve رِمْثٌ [rimšamp;] ve عَرْفَجٌ [ʹarfec] nâm şecerin yukarı uçlarına denir.
اَلزَّغْفُ [ez-zaġf] (zây’ın fethi ve ġayn’ın sükûnuyla) Yağmurunu döküp boş sünger gibi kalmış olan kaplayı sehâba denir; yukâlu: فِي السَّمَاءِ زَغْفٌ أَيْ سَحَابٌ قَدْ هَرَاقَ مَاءَهُ Ve
زَغْفٌ [zaġf] Masdar olur, sançmak ve dürtmek maʹnâsına; yukâlu: زَغَفَهُ بِالرُّمْحِ زَغْفًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا طَعَنَهُ Ve kuyunun suyu çoğalmak maʹnâsınadır; yukâlu: زَغَفَ مَاءُ الْبِئْرِ إِذَا كَثُرَ Ve söze yalan katıp artırmak maʹnâsınadır; yukâlu: زَغَفَ الرَّجُلُ إِذَا زَادَ الْحَدِيثَ بِالْكَذِبِ
اَلزَّغَفُ [ez-zeġaf] (fethateynle) Cemʹi.
اَلزَّغْفُ [ez-zaġf] (zâ’nın fethi ve ġayn’ın sükûnuyla) Kezâlik cemʹi. Aṡmaʹî eyitti: زَغَفَ فِي حَدِيثِهِ derler, kaçan haberinde ziyâdelik olsa.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı