اَلشَّقْحُ [eş-şaḵḩ] (مَدْحٌ [medḩ] vezninde) Kırmak maʹnâsınadır; yukâlu: شَقَحَ الشَّيْءَ شَقْحًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا كَسَرَهُ Ve kelb tebevvül için ayağını kaldırmak maʹnâsınadır; yukâlu: شَقَحَ الْكَلْبُ إِذَا رَفَعَ رِجْلَهُ لِيَبُولَ
اَلشُّقْحُ [eş-şuḵḩ] (şîn’in zammıyla) قُبْحٌ [ḵubḩ] lafzına itbâʹan zikr olunur, ʹalâ-kavlin kubh maʹnâsına olmakla te΄kîd olur; yekûlûne: قُبْحًا لَهُ وَشُقْحًا إِتْبَاعٌ أَوْ بِمَعْنًى وَيُفْتَحَانِ ve yukâlu: شَيْءٌ قَبِيحٌ شَقِيحٌ ve yukâlu: جَاءَ بِالْقَبَاحَةِ وَالشَّقَاحَةِ ve yukâlu: قَعَدَ مَقْبُوحًا مَشْقُوحًا Mütercim der ki Suyûṯî Muzhir’de itbâʹ ve müzâvece harf-i ʹatfle vârid olmak ʹinde’l-ekser memnûʹ ve ʹinde’l-baʹz câ΄izdir dedi. Ve شَقُحَ كَكَرُمَ أَيْ قَبُحَ Pes bu zikr olunanlar da ihtilâf-ı mezkûr üzeredir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı