el-ʹiḵd ~ اَلْعِقْدُ

Kamus-ı Muhit - العقد maddesi

اَلْعِقْدُ [el-ʹiḵd] (ʹayn’ın kesriyle) Kılâdeye denir ki gerdanlıktır. Cemʹi عُقُودٌ [ʹuḵûd] gelir; yukâlu: جَائَتْ وَفِي عُنُقِهَا عِقْدٌ مِنَ الدُّرِّ أَيْ قِلاَدَةٌŞârih der ki عِقْدٌ [ʹiḵd] fi’l-asl masdardır, عَقْدٌ [ʹaḵd]-i mezkûr gibi, baʹdehu عُقْدَةٌ [ʹuḵdet] münâsebetiyle kılâdeye ıtlâk olundu.

اَلْعَقِدُ [el-ʹaḵid] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Bu dahi dertop irkilmiş kum yığınlarına denir; müfredi عَقِدَةٌ [ʹaḵidet]tir. Ve lisânında tutkunluk olan adama denir. Ve şol erkek deveye ıtlâk olunur ki gövdesi kısa ve ʹamele sabûr yaʹnî dayangan ve mütehammil ola.

اَلْعُقَدُ [el-ʹuḵad] (صُرَدٌ [ṡurad] vezninde) عُقْدَةٌ [ʹuḵdet]in cemʹidir ki zikr olundu. Ve ʹArablar hışm ve kîneye عُقْدَةٌ [ʹuḵdet] ıtlâk ederler ve minhu yukâlu: تَحَلَّلَتْ عُقَدُهُ إِذَا سَكَنَ غَضَبُهُ

اَلْعَقَدُ [el-ʹAḵad] (fethateynle) Becîle’den ʹalâ-kavlin Yemen’den bir kabîle adıdır ki Bişr b. Muʹâž ve Ebû ʹÂmir ʹAbdulmelik b. ʹAmr o kabîledendir. Ve

عَقَدٌ [ʹaḵad] Masdar olur, bir adamın lisânında tutkunluk maʹnâsına ki talâkatle tekellüme muktedir olmaz; yukâlu: عَقِدَ الرَّجُلُ عَقَدًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا كَانَ فِي لِسَانِهِ عُقْدَةٌ Ve çiftleşmiş dişi köpeğin ferci erkeğin âletine yapışıp sıkmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَقِدَتِ اللَّعْوَةُ إِذَا تَشَبَّثَتْ ظَبْيَتُهَا بِبُسْرَةِ قَضِيبِ الثَّمْثَمِ Ve

عَقَدٌ [ʹaḵad] Dertop irkilmiş kum kümesine denir.

اَلْعَقْدُ [el-ʹaḵd] (ʹayn’ın fethi ve ḵâf’ın sükûnuyla) Düğüm bağlamak maʹnâsınadır ki düğmek ve düğümlemek taʹbîr olunur, hissî ve maʹnevîden eʹammdır; yukâlu: عَقَدَ الْحَبْلَ وَالْبَيْعَ وَالْعَهْدَ عَقْدًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا شَدَّهُ Ve “Filân kimseye filâne sığınıp penâh getirdi” diyecek yerde عَقَدَ فُلاَنٌ عُنُقَهُ إِلَى فُلاَنٍ derler. Ve

عَقْدٌ [ʹaḵd] Bir nesneyi hisâb eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: عَقَدَ الْحَاسِبُ إِذَا حَسَبَ Ve kefîl ve zâmin olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; tekûlu: عَقَدْتُ لَهُ أَيْ كَفَلْتُ Ve عَهْدٌ [ʹahd] maʹnâsına müstaʹmeldir; tekûlu: عَقَدْتُهُ عَلَيْهِ أَيْ عَاهَدْتُهُ Ve

عَقْدٌ [ʹaḵd] Vasf olur, arkası dirnekli muhkem ve metîn erkek deveye denir; yukâlu: جَمَلٌ عَقْدٌ أَيْ مُوَثَّقُ الظَّهْرِ

Vankulu Lugatı - العقد maddesi

اَلْأَعْقَدُ [el-aʹḵad] (hemzenin fethi ve ʹayn’ın sükûnuyla) ve

اَلْعَقِدُ [el-ʹaḵid] (ʹayn’ın fethi ve ḵâf’ın kesriyle) Şol kimsedir ki dili revân olmayıp tutkun söyleye.

اَلْعُقَدُ [el-ʹuḵad] (ʹayn’ın zammı ve ḵâf’ın fethiyle) عُقْدَةٌ [ʹuḵdet]in cemʹidir, gazab maʹnâsına da istiʹmâl olunur; yukâlu li’r-reculi izâ sekene gazabuhu: قَدْ تَحَلَّلَتْ عُقَدُهُ Ve

عُقَدٌ [ʹuḵad] Kezâlik şol kavme derler ki bir yere yığılmış ola. Müfredi اَلْعَقِدَةُ [el-ʹaḵidet] ʹayn’ın fethi ve ḵâf’ın kesriyle.

اَلْعَقَدُ [el-ʹaḵad] (fethateynle) Dil tutkun olmak; yukâlu: عَقِدَ لِسَانُهُ يَقْعَدُ عَقَدًا Ve

عَقِدٌ [ʹaḵid] Kum yığınlarına dahi derler ki vâhidi عَقِدَةٌ [ʹaḵidet]tir, Ebû ʹAmr rivâyeti üzere.

اَلْعَقْدُ [el-ʹaḵd] (ʹayn’ın fethi ve ḵâf’ın sükûnuyla) Bağlamak; yukâlu: عَقَدْتُ الْحَبْلَ وَالْعَهْدَ فَانْعَقَدَ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي Ve rubb misillinin galîz olmasına dahi عَقْدٌ [ʹaḵd] derler; yukâlu: عَقَدَ الرُّبُّ وَغَيْرُهُ إِذَا غَلُظَ Bu takdîrce عَقْدٌ [ʹaḵd] bağlanmak maʹnâsına olur.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı