el-furr ~ اَلْفُرُّ

Kamus-ı Muhit - الفر maddesi

اَلْفُرُّ [el-furr] (fâ’nın zammıyla) ve

اَلْفُرَّةُ [el-furret] (غُرَّةٌ [ġurret] vezninde) Bir kavm ve cemâʹatin güzîde ve ser-gerde ve hânedânına ıtlâk olunur ki nâs onun sâye-i feyz ü bereketinde zevk ve safâ ve meserretle hemîşe hande-nâk olalar; yukâlu: هُوَ فُرُّ الْقَوْمِ وَفُرَّتُهُمْ أَيْ مِنْ خِيَارِهِمْ وَوَجْهِهِمُ الَّذِي يَفْتَرُّونَ عَنْهُ

اَلْفَرُّ [el-ferr] (fâ’nın fethi ve râ’nın teşdîdiyle) ve

اَلْفِرَارُ [el-firâr] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) ve

اَلْمَفَرُّ [el-meferr] (mîm’in ve fâ’nın fethiyle) ve

اَلْمَفِرُّ [el-mefirr] (fâ’nın kesriyle) Kaçmak maʹnâsınadır; yukâlu: فَرَّ الرَّجُلُ فَرًّا وَفِرَارًا وَمَفَرًّا وَمَفِرًّا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا راَغَ وَهَرَبَ Ve

فَرٌّ [ferr] ve

فِرَارٌ [firâr] (fâ’nın harekât-ı selâsıyla) Dâbbe kısmının kaç yaşında olduğunu bilmek için ağzını açıp dişlerine bakmak maʹnâsınadır ki arpalık taʹbîr olunan dişi duruyor ise genç olup ve illâ koca olur; yukâlu: فَرَّ الدَّابَّةَ فَرًّا وَفِرَارًا مُثَلَّثَةُ الْفَاءِ إِذَا كَشَفَ عَنْ أَسْنَانِهَا لِيَنْظُرَ مَا سِنُّهَا Mü΄ellifin Baṡâ΄ir’de beyânına göre asl bu mâdde keşf maʹnâsına mevzûʹdur. Meselâ فِرَارٌ عَنِ الْحَرْبِ nefsini ʹaskerden keşf eylemekten ʹibârettir. Ve sâ΄ir maʹânî birer münâsebetle müteferraʹdır. Ve minhu’l-meselu: ḣإِنَّ الْجَوَادَ عَيْنُهُ فِرَارُهُḢ مُثَلَّثَةُ الْفَاءِ Yaʹnî “Cins atın nümâyiş-i endâmında ʹalâmât-ı cevdet zâhir olmakla ihtibâra hâcet yoktur.” Bir nesnenin zâhiri bâtınına delâlet edip ahvâlini bahs ve teftîş ve tecribeye muhtâc değildir diyecek mevkiʹde îrâd olunur. Ve tekûlu’l-ʹArab: فُرَّ الْأَمْرُ جَذَعًا إِذَا رَجَعَ عَوْدًا لِبَدْئِهِ Yaʹnî “Evvelki kertesine dönüp geldi.” Burada فُرَّ mechûl bünyesiyledir. Ve جَذَعٌ [cežaʹ] fethateynle tâze ve hâdis demektir. Ve

فَرٌّ [ferr] Bir nesneden bahs ve tenḵîr eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: فَرَّ عَنِ الْأَمْرِ إِذَا بَحَثَ عَنْهُ

Vankulu Lugatı - الفر maddesi

اَلْفَرُّ [el-ferr] (fâ’nın fethiyle) Perhîz üzere olan kimse. Bunda tesniye ve cemʹ ve mü΄ennes berâber olur. Ve fi’l-hadîsi: “هَذَانِ فَرُّ قُرَيْشٍ أَفَلَا أَرُدُّ عَلَى قُرَيْشٍ فَرَّهَا” Ve gâh olur ki فَرٌّ [ferr] فَارٌّ [fârr]ın cemʹi olur, kaçıcılar maʹnâsına رَاكِبٌ [râkib] ile رَكْبٌ [rekb],صَاحِبٌ [ṡâhib]le صَحْبٌ [ṡaḩb] gibi. Ve

فَرٌّ [ferr] Atın dişine bakmağa dahi derler; yukâlu: فَرَرْتُ الْفَرَسَ أَفُرُّهُ فَرًّا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا نَظَرْتَ إِلَى أَسْنَانِهِ Ve bir nesneden bahs etmeğe dahi derler; yukâlu: فَرَرْتُ عَنِ الْأَمْرِ إِذَا بَحَثْتَ عَنْهُ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı