el-faṡyet ~ اَلْفَصْيَةُ

Kamus-ı Muhit - الفصية maddesi

اَلْفَصْيَةُ [el-faṡyet] (فَصْلَةٌ [faṡlet] vezninde) Harâret ve bürûdet zamânları beyninde olan aralığa ıtlâk olunur bir muʹtedilâne sekte olur, rûz-ı Ḵâsım’dan sonraca olan iʹtidâl gibi; yukâlu: قَدْ أَدْرَكَتِ الْفَصْيَةُ وَهِيَ سَكْتَةُ مَا بَيْنَ الْحَرِّ وَالْبَرْدِ ve yukâlu: يَوْمٌ فَصْيَةٌ وَلَيْلَةُ فَصْيَةٍ بِالنَّعْتِ وَبِالْإِضَافَةِ

اَلْفَصْيَةُ [el-faṡyet] (رَمْيَةٌ [remyet] vezninde) ve

اَلْفَصِيَّةُ [el-faṡiyyet] (غَنِيَّةٌ [ġaniyyet] vezninde) تَفَصِّي [tefaṡṡî] maʹnâsından ismlerdir, bir nesneden sıyrılıp kurtulmağa denir.

Vankulu Lugatı - الفصية maddesi

اَلْفَصِيَّةُ [el-feṡiyyet] (fâ’nın fethi ve ṡâd’ın sükûnuyla) Bir nesneden halâs bulmanın ismidir, maʹnâ-yı mezbûrdan. Ve fî hadîsi Ḵayle: “قَالَتِ الْحُدَيْبَاءُ اَلْفَصِيَّةُ وَاللهِ لَا يَزَالُ كَعْبُكِ عَالِيًا” Ve فَصِيَّةٌ [feṡiyyet]in aslı mukaddemen bir kimse müzâyakada olup baʹdehu ondan hurûc etmedir, gûyâ ki mezbûra dahi benâtının ʹammı cihetinden müzâyakada olup ernebin sıçraması ile tefe΄΄ül edip bu kelâmı söylemiştir. Ve كَعْبٌ [kaʹb] ʹâlî olmak iyiliğe ve rifʹate erişmeden kinâyettir; ve yukâlu: فَصَى اللَّحْمُ عَنِ الْعَظْمِ إِذَا انْفَصَلَ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı