اَلْفَطَحُ [el-faṯaḩ] (fethateynle) Baş ve burun ucu yassı olmak maʹnâsınadır; yukâlu: فَطِحَ رَأْسُهُ وَأَرْنَبَتُهُ فَطَحًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا صَارَ عَرِيضًا Ve hurmâ ağacı meyve tutmak maʹnâsınadır; yukâlu: فَطِحَ النَّخْلُ إِذَا لَقِحَ
اَلْفَطْحُ [el-faṯḩ] (fâ’nın fethi ve ṯâ’nın sükûnuyla) Bir nesneyi teneke gibi yassı kılmak ve yassılatmak maʹnâsınadır; yukâlu: فَطَحَ الشَّيْءَ فَطْحًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا جَعَلَهُ عَرِيضًا Ve değnekle vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: فَطَحَهُ بِالْعَصَا إِذَا ضَرَبَهُ بِهَا Ve gebe hatun veledini hemân birden doğuruvermek maʹnâsınadır; yukâlu: فَطَحَتِ الْمَرْأَةُ بِالْوَلَدِ إِذَا رَمَتْ بِهِ Ve ağaç ve kereste makûlesini yunup yassılatmak maʹnâsınadır; yukâlu: فَطَحَ الْعُودَ وَغَيْرَهُ إِذَا بَرَاهُ وَعَرَّضَهُ
اَلْفَطْحُ [el-faṯḩ] (fâ’nın fethi ve ṯâ’nın sükûnuyla) Bir nesneyi enli kılmak; yukâlu: فَطَحَهُ فَطْحًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا جَعَلَهُ عَرِيضًا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı