اَلنَّفَرُ [en-nefer] (fethateynle) Nâsın mecmûʹuna denir, ʹalâ-kavlin ondan aşağı olan ricâle denir. Cemʹi أَنْفَارٌ [enfâr]dır.
اَلنِّفْرِيَةُ [en-nifriyet] (nûn’un kesriyle عِفْرِيَةٌ [ʹifriyet] vezninde) ve
اَلنِّفْرِيتُ [en-nifrît] (عِفْرِيتٌ [ʹifrît] vezninde) ve
اَلنُّفَارِيَةُ [en-nufâriyet] (عُفَارِيَةٌ [ʹufâriyet] vezninde) ve
اَلنَّفِرُ [en-nefir] (عَفِرٌ [ʹafir] vezninde) ve
اَلنِّفْرِيتَةُ [en-nifrîtet] (عِفْرِيتَةٌ [ʹifrîtet] vezninde) Mecmûʹu mevâzîn-i mezbûreye te΄kîden itbâʹ vechiyle zikr olunur; yukâlu: رَجُلٌ عِفْرِيَةٌ نِفْرِيَةٌ وَعِفْرِيتٌ نِفْرِيتٌ وَعُفَارِيَةٌ نُفَارِيَةٌ وَعَفِرٌ نَفِرٌ وَعِفْرِيتَةٌ نِفْرِيتَةٌ أَيْ مُنْكَرٌ خَبِيثٌ مَارِدٌ
اَلنَّفْرُ [en-nefr] (nûn’un fethi ve fâ’nın sükûnuyla) Dağılmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَفَرَ الْقَوْمُ نَفْرًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا تَفَرَّقُوا Ve
نَفْرٌ [nefr] نَافِرٌ [nâfir] lafzından cemʹ olur, صَحْبٌ [ṡaḩb] ve صَاحِبٌ [ṡâḩib] gibi; yukâlu: قَوْمٌ نَفْرٌ وَهُوَ جَمْعُ نَافِرٍ Ve gâlib olmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَفَرَهُ نَفْرًا إِذَا غَلَبَهُ Ve
نَفْرٌ [nefr] Huccâc Minâ’dan ürkmüş koyun sürüsü gibi boşanıp Mekke cânibine revân olmak maʹnâsınadır, ke-mâ se-yuzkeru. Ve
نَفْرٌ [nefr] Şol kavm ve cemâʹate denir ki bir adama bir hâdise ʹârız olsa bi’l-cümle onunla gidip ve harb ve kıtâl husûsunda birbirini evlerinde komayıp sürüp götürür olalar. ʹAlâ-kavlin her husûsta takaddüm eder olan cemâʹate denir. Ve bu ism-i cemʹdir; yukâlu: جَاءَ نَفْرُهُمْ وَهُمُ الْقَوْمُ يَنْفِرُونَ مَعَكَ وَيَتَنَافَرُونَ فِي الْقِتَالِ أَوْ هُمُ الْجَمَاعَةُ يَتَقَدَّمُونَ فِي الْأَمْرِ
اَلنَّفَرُ [en-nefer] (fethateynle) Birkaç kimsedir ricâlden, üçten ona varınca. Ve kâle’l-Ferrâ نَفْرَةُ الرَّجُلِ وَنَفْرُهُ رَهْطُهُ
اَلنَّفْرُ [en-nefr] (nûn’un fethi ve fâ’nın sükûnuyla) Huccâc Minâ’dan göçmeğe derler;o zü’l-hiccenin on ikinci gününde olur; yukâlu: نَفَرَ الْحُجَّاجُ مِنْ مِنًى نَفْرًاVe
نَفْرٌ [nefr] نَفَرٌ [nefer] maʹnâsına da gelir ki نَفَرٌ [nefer] üçten ona varınca olan cemâʹattır, ʹalâ-mâ se-yecî΄u.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı