en-neḵiret ~ اَلنَّقِرَةُ

Kamus-ı Muhit - النقرة maddesi

اَلنَّقِرَةُ [en-neḵiret] (فَرِحَةٌ [feriḩat] vezninde) Mutlakan akıntılı, engebe olan arza denir. Benî Fezâre yurdunda iki نَقِرَةُ [neḵiret] vardır ki beynleri bir mîl mesâfedir.

اَلنَّقْرَةُ [en-naḵret] (تَمْرَةٌ [temret] vezninde) Ednâ nesne mevkiʹinde istiʹmâl olunur; yukâlu: مَا أَثَابَهُ نَقْرَةٌ أَيْ شَيْئًا

اَلنُّقَرَةُ [en-nuḵaret] (nûn’un zammıyla هُمَزَةٌ [humezet] vezninde) Koyun kısmının ayaklarına mahsûs bıçılgan marazına denir.

اَلْمُنَاقَرَةُ [el-munâḵaret] ve

اَلنِّقَارُ [en-niḵâr] (nûn’un kesriyle) ve

اَلنَّاقِرَةُ [en-nâḵiret] ve

اَلنِّقْرَةُ [en-niḵret] (nûn’un kesriyle) Birbirine söz döndürmek maʹnâsınadır; iki ahîr ismlerdir; yukâlu: بَيْنَهُمَا مُنَاقَرَةٌ وَنِقَارٌ وَنَاقِرَةٌ وَنِقْرَةٌ أَيْ مُرَاجَعَةٌ فِي الْكَلاَمِ

اَلنُّقْرَةُ [en-nuḵret] (غُرْفَةٌ [ġurfet] vezninde) ve

اَلنِّقْرُ [en-niḵr] (nûn’un kesriyle) ve

اَلْأُنْقُورُ [el-unḵûr] (أُسْلُوبٌ [uslûb] vezninde) Bunlar da hurmâ çekirdeğinin zahrında olan yive denir ki fidan ondan nâbit olur. Ve

نُقْرَةٌ [nuḵret] Yerde olur değirmi halkî oyma çukura denir ki onda su irkilir ve baʹzı kayalarda dahi olur. Cemʹi نُقَرٌ [nuḵar] gelir, صُرَدٌ [ṡurad] vezninde ve نِقَارٌ [niḵâr] gelir, nûn’un kesriyle. Ve

نُقْرَةٌ [nuḵret] Kafâ çukuruna denir. Ve eritilmiş altın ve gümüş pâresine denir; cemʹi نِقَارٌ [niḵâr]dır nûn’un kesriyle. Ve hâne-i çeşme denir, وَقْبُ الْعَيْنِ [vaḵbu’l-ʹayn] maʹnâsına. Ve göt deliğine denir, ثَقْبُ الْإِسْتِ [šamp;aḵbu’l-ist] maʹnâsına. Ve kuş yumurtlayacak çukura denir.

Vankulu Lugatı - النقرة maddesi

اَلنَّقِرَةُ [en-neḵiret] (nûn’un fethi ve ḵâf’ın kesriyle) Zikr olunan maraza mübtelâ olan koyun; yukâlu: شَاةٌ نَقِرَةٌ وَبِهَا نَقِرَةٌ

اَلنَّقْرَةُ [en-naḵret] (nûn’un fethi ve ḵâf’ın sükûnuyla) Hîç nesne demek olur; yukâlu: مَا أَثَابَكَ نَقْرَةً أَيْ مَا أَعْطَاكَ شَيْئًا Ve bu sûret-i nefye mahsûs kelimedir, isbâtta istiʹmâl olunmaz.

اَلنُّقَرَةُ [en-nuḵaret] (nûn’un zammı ve ḵâf’ın fethiyle هُمَزَة [humezet] vezni üzere) Bir marazdır ki koyuna ʹârız olur, ibtidâ böğründen ʹârız olmağa başlar ve ondan uyluklarının iç yüzü şişip aksamağa başlar. Kezâ fî baʹzi nusahi’ṡ-Ṡiḩâḩ.

اَلنُّقْرَةُ [en-nuḵret] (nûn’un zammı ve ḵâf’ın sükûnuyla) Sebîke olan gümüş. Ve

نُقْرَةٌ [nuḵret] Yerde olan küçük çukura dahi derler. Ve

نُقْرَةُ الْقَفَا [nuḵretu’l-ḵafâ] dahi bundan me΄hûzdur ki ensede olan çukurdur.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı