اَلسِّقْيُ [es-siḵy] (sîn’in kesri ve ḵâf’ın sükûnuyla) İsmdir, maraz-ı mezkûra mübtelâ olmak maʹnâsından. Ve
سِقْيٌ [siḵy] Şürbden olan nasîbe dahi derler; yukâlu: كَمْ سِقْيُ أَرْضِكَ
اَلسَّقِيُّ [es-seḵiyy] (sîn’in fethi ve yâ’nın teşdîdiyle فَعِيلٌ [faʹîl] vezni üzere) Şol buluttur ki katreleri ʹazîm ve vukûʹu şedîd ola. Ve
سَقِيٌّ [seḵiyy] بَرْدِيٌّ [berdiyy] dedikleri kamışa dahi derler ki saz kısmındandır.
اَلْإِسْقَاءُ [el-isḵâ΄] (hemzenin kesri ile) Bi-maʹnâhâ; tekûlu: سَقَيْتُ فُلَانًا وَأَسْقَيْتُهُ إِذَا قُلْتَ لَهُ سَقْيًا Ve
إِسْقَاءٌ [isḵâ΄] Yağmur suyuyla suvarmağa dahi derler; yukâlu: أَسْقَاهُ اللهُ الْغَيْثَ Ve
إِسْقَاءٌ [isḵâ΄] Davarı ve yeri suvarmağa derler. Ve
سَقْيٌ [saḵy] İnsânı suvarmağa derler; yukâlu: سَقَيْتُهُ لِشَفَتِهِ وَأَسْقَيْتُهُ لِمَاشِيَتِهِ وَأَرْضِهِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı