اَلْآصِرَةُ [el-âṡiret] (نَاصِرَةٌ [nâṡiret] vezninde) Rahim ve karâbete ıtlâk olunur, sebeb-i meyelân olduğu için; tekûlu: لَيْسَ بَيْنِي وَبَيْنَهُ آصِرَةٌ أَيْ رَحِمٌ وَقَرَابَةٌ Ve minnet ve ihsâna ıtlâk olunur; tekûlu: عَلَيَّ مِنْهُ آصِرَةٌ أَيْ مِنَّةٌ Cemʹi أَوَاصِرُ [evâṡir] gelir. Ve
آصِرَةٌ [âṡiret] Çadırın eteklerini kazığa bend ettikleri küçük ipe denir.
اَلْآصِرَةُ [el-âṡiret] (hemzenin fethi ve meddiyle ve ṡâd’ın kesriyle) Şol nesnedir ki seni bir kimseye meyl ettire, karâbet-i nesebiyye ve karâbet-i sıhriyye gibi yâhûd inʹâm ve ihsân gibi; yukâlu: مَا تَأْصِرُنِي عَلَى فُلَانٍ آصِرَةٌ أَيْ مَا تَعْطِفُنِي قَرَابَةٌ وَلَا مِنَّةٌ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı