اَلْإِعْلَامُ [el-iʹlâm] (hemzenin kesriyle) Bu dahi öğretmek ve bildirmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَعْلَمَهُ الْعِلْمَ بِمَعْنَى عَلَّمَهُ Ve cenkte ata mülevven yün asmak maʹnâsınadır ki murâd onunla kendi atı olduğunu bildirmek için ʹalâmet kılmaktır; yukâlu: أَعْلَمَ الْفَرَسَ إِذَا عَلَّقَ عَلَيْهِ صُوفًا مُلَوَّنًا فِي الْحَرْبِ Kezâlik cenkte kendiye dil-âverlik nişânı vazʹ eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَعْلَمَ نَفْسَهُ إِذَا وَسَمَهَا بِسِيمَا الْحَرْبِ
اَلْإِعْلَامُ [el-iʹlâm] (hemzenin kesriyle) Bildirmek; yukâlu: إِسْتَعْلَمَنِي الْخَبَرَ فَأَعْلَمْتُهُ إِيَّاهُ Ve
إِعْلَامٌ [iʹlâm] ʹAlâmet kılmağa dahi derler; yukâlu: أَعْلَمَ الْقَصَّارُ الثَّوْبَ Ve
إِعْلَامٌ [iʹlâm] Sipâhî kendi nefsine bahâdır ʹalâmeti kılmağa dahi derler; yukâlu: أَعْلَمَ الْفَارِسُ إِذَا جَعَلَ لِنَفْسِهِ عَلَامَةً الشُّجْعَانِ فَهُوَ مُعْلِمٌ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı