el-iḵrâ΄ ~ اَلْإِقْرَاءُ

Kamus-ı Muhit - الإقراء maddesi

اَلْإِقْرَاءُ [el-iḵrâ΄] (hemzenin kesriyle) Dâ΄imâ karyede olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْرَى الرَّجُلُ إِذَا لَزِمَ الْقَرْيَةَ Ve bir kimseden ziyâfet taleb eylemek maʹnâsınadır ki o kimseyi قَارِي [ḵârî] yaʹnî muḋîf kılmış olur; yukâlu: أَقْرَى الرَّجُلُ إِذَا طَلَبَ ضِيَافَةً

الإِقْرَاءُ [el-iḵrâ΄] (hemzenin kesriyle) Okutmak maʹnâsınadır; tekûlu: أَقْرَأْتُهُ أَنَا Ve bir kimseye iblâg-ı selâm eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْرَأَهُ السَّلاَمَ أَيْ أَبْلَغَهُ إِيَّاهُ Ve ʹinde’l-baʹz “Ona lisânen selâm iblâg eyledi” diyecek yerde sülâsîden قَرَأَ عَلَيْهِ السَّلاَمَ derler. Ve eğer selâmı mektuba tahrîr eylese أَقْرَأَهُ السَّلاَمَ derler ki mezîddendir. Ve kâle’ş-şârih “Ve fi’l-Esâs tekûlu: إِقْرَأْ سَلاَمِي عَلَى فُلاَنٍ وَلاَ يُقَالُ إِقْرَأْهُ مِنِّي السَّلاَمَ Ve

إِقْرَاءٌ [iḵrâ΄] Hatun hayz görmek ve hayzdan pâk olmak maʹnâlarınadır ki maʹnâ-yı âtîden me΄hûzdur; yukâlu: أَقْرَأَتِ الْمَرْأَةُ إِذَا حَاضَتْ ve yukâlu: أَقْرَأَتِ الْمَرْأَةُ إِذَا طَهُرَتْ Ve rahim-i hayvânda menî ber-karâr olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْرَأَتِ النَّاقَةُ إِذَا اسْتَقَرَّ الْمَاءُ فِي رَحِمِهَا Ve yel, vaktinde esmek maʹnâsınadır, mevsim yelleri gibi; yukâlu: أَقْرَأَتِ الرِّيَاحُ إِذَا هَبَّتْ لِوَقْتِهَا Zîrâ إِقْرَاءٌ [iḵrâ΄] vakt maʹnâsına da gelir. Ve geri dönmek maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْرَأَ مِنْ سَفَرِهِ إِذَا رَجَعَ Ve karîb olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْرَأَ أَمْرُكَ إِذَا دَنَا Ve te΄hîr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْرَأَ حَاجَتَهُ إِذَا أَخَّرَهَا Ve sona kalmak, istîhâr maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْرَأَ الرَّجُلُ إِذَا اسْتَأْخَرَ Ve yıldız batmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْرَأَ النَّجْمُ إِذَا غَابَ Ve bir nesneden munsarıf olmak maʹnâsınadır; yukâlu: أَقْرَأَ عَنْهُ أَيِ انْصَرَفَ Ve ʹâbid ve mütenessik olmak maʹnâsınadır, yukâlu: أَقْرَأَ الرَّجُلُ إِذَا تَنَسَّكَ

Vankulu Lugatı - الإقراء maddesi

اَلْإِقْرَاءُ [el-iḵrâ΄] (bi-kesri’l-hemzeti) Hayz ve tuhr sâhibi olmak; yukâlu: أَقْرَأَتِ الْمَرْأَةُ أَيْ حَاضَتْ ve yukâlu eyzan: أَقْرَأَتْ أَيْ طَهُرَتْ Baʹzılar eyitti: أَقْرَأَتِ الْمَرْأَةُ derler kaçan hayz sâhibi olsa yaʹnî mertebe-i hayza erişti maʹnâsına ve kaçan hayz görse قَرَأَتْ derler bilâ-elif ve istibrâdan ötürü hayz görmek için câriyeyi imsâk etmeğe dahi derler; yukâlu: دَفَعَ فُلَانٌ إِلَى فُلَانَةٍ جَارِيَتَهُ تُقَرِّئُهَا أَيْ تُمْسِكُهَا عِنْدَهَا حَتَّى تَحِيضَ لِلْإِسْتِبْرَاءِ Ve hâcet karîb olmağa dahi derler; yukâlu: أَقْرَأَتْ حَاجَتُكَ Ve yel esmek karîb olmağa dahi derler; yukâlu: أَقْرَأَتِ الرِّيحُ إِذَا دَخَلَتْ فِي وَقْتِهَا Ve okumağa dahi derler, yukâlu: فُلَانٌ أَقْرَأَكَ السَّلَامَ Ve okutmak maʹnâsına da gelir; yukâlu: أَقْرَأَهُ الْقُرْآنَ فَهُوَ الْمُقْرِئُ Mîm’in zammıyla okutucu. Ve nücûmun fırtınasında olan yağmur eğlenmeğe dahi derler; yukâlu: أَقْرَأَتِ النُّجُومُ إِذَا تَأَخَّرَ مَطَرُهَا

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı