el-emet ~ اَلْأَمَةُ

Kamus-ı Muhit - الأمة maddesi

اَلْأَمَةُ [el-emet] (fethateynle) Memlûkeye denir ki Fârisîde kenîzek ve lisânımızda câriye ve asl Türkîde kırnak taʹbîr olunur; yukâlu: لَهُ أَمَةٌ مَلِيكَةٌ أَيْ مَمْلُوكَةٌ Ve أَمَةٌ [emet] lafzının aslı أَمَوَةٌ idi fetehâtla yâhûd أَمْوَةٌ idi, تَمْرَةٌ [temret] vezninde; cemʹi أَمَوَاتٌ [emevât] gelir fetehâtla ve إِمَاءٌ [imâ΄] gelir, دِمَاءٌ [dimâ΄] vezninde ve آمِى [âmî] gelir, قَاضِي [ḵâḋî] vezninde ki aslı آمُوٌ idi, أَفْعُلٌ [efʹul] vezninde ve أَمْوَانٌ [emvân] gelir hemzenin harekât-ı selâsı ve mîm’in sükûnuyla. Ve Eme bint Ḣâlid ve Eme bint Ḣalîfe ve Eme bint el-Fârisî ki Hazret-i Selmân’dır ve Eme bint Ebi’l-Ḩakem sahâbiyyelerdir.

اَلْأُمَّةُ [el-ummet] (hemzenin zammıyla) Envâʹ-ı hayrı câmiʹ olan adama denir, cemâʹat-i kesîre makâmındadır. Kâle’ş-şârih ve bihi fussire kavluhu taʹâlâ: ﴿إِنَّ إِبْرهِيمَ كَانَ أُمَّةً﴾ اَلْآيَةُ، وَهُوَ الرَّجُلُ الْجَامِعُ لِلْخَيْرِ Ve imâm ve muktedâya denir; yukâlu: هُوَ أُمَّتُهُمْ أَيْ إِمَامُهُمْ Ve kendilere peygamber gönderilen cemâʹate denir, gerek îmân eylesinler ki ümmet-i icâbet ıtlâk olunur gerek îmân eylemesinler ki ümmet-i daʹvet ıtlâk olunur. Ve her kabîleden bir tâ΄ife ve cemâʹate denir. Ve her hayvân cinsine denir. Kâle’ş-şârih ve fi’l-hadîsi: “لَوْلَا إِنَّ الْكِلَابَ أُمَّةٌ مِنَ الْأُمَمِ لَأَمَرْتُ بِقَتْلِهَا” Ve şol adama denir ki sâ΄ir edyâna muhâlif dîn-i hakk üzere ola. Ve vakt ve hîn maʹnâsınadır. Ve kadd ü kâmet maʹnâsınadır. Ve yüze denir, vech maʹnâsına. Ve ferah ve neşât maʹnâsınadır. Ve taʹât ve inkıyâd maʹnâsınadır. Ve âlim ve dânâya denir; yukâlu: هُوَ أُمَّةٌ أَيْ عَالِمٌ Ve

أُمَّةُ الْوَجْهِ [ummetu’l-vech] Yüzün büyük ve dolgun yerine ıtlâk olunur ki hüsn ü cemâl ʹalâmetinin mahallidir. Ve

أُمَّةُ الطَّرِيقِ [ummetu’ṯ-ṯarîk] Kezâlik yolun ulu yerine ıtlâk olunur; yukâlu: ذَهَبُوا مِنْ أُمَّةِ الطَّرِيقِ أَيْ مُعْظَمِهِ Ve

أُمَّةُ الرَّجُلِ [ummetu’r-recul] Bir adamın kavm ve cemâʹatine ıtlâk olunur. Ve

أُمَّةُ اللهِ [ummetullâh] Hazret-i Ḣâlik-i lâ-yezâlin mahlûkundan ʹibârettir.

Vankulu Lugatı - الأمة maddesi

اَلْأَمَةُ [el-emet] (fethateynle) Karavaş ki حُرَّةٌ [ḩurret]in mukâbilidir.

اَلْأُمَّةُ [el-ummet] (hemzenin zammı ve mîm’in teşdîdiyle) Cemâʹat maʹnâsınadır. Aḣfeş eyitti: Bir lafzdır ki sûreten müfred ve maʹnen cemʹdir. Ve hayvândan her cinse أُمَّةٌ [ummet] derler. Ve fi’l-hadîsi: “لَوْلَا أَنَّ الْكِلَابَ أُمَّةٌ مِنَ الْأُمَمِ لَأَمَرْتُ بِقَتْلِهَا” Ve

أُمَّةٌ [ummet] Kâmete dahi derler, ke-mâ kîle حِسَانُ الْوُجُوهِ طِوَالُ الْأُمَمِ Ve

أُمَّةٌ [ummet] Dînde olan tarîkate derler; yukâlu: فُلَانٌ لَا أُمَّةَ لَهُ أَيْ لَا دِينَ لَهُ وَلَا نِحْلَةَ لَهُ Ve نِحْلَةٌ [nihlet] mezheb ve millet maʹnâsınadır. Ve Bârî taʹâlânın ﴿كُنْتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ﴾ (آل عمران، 110) kavlinde Aḣfeş eyitti: أُمَّةٌ [ummet]ten murâd ehl-i ümmettir,”كُنْتُمْ خَيْرَ أَهْلِ دِينٍ” maʹnâsına. Ve

أُمَّةٌ [ummet] حِينٌ [ḩîn] maʹnâsına da gelir; kâlallâhu taʹâlâ: ﴿وَادَّكَرَ بَعْدَ أُمَّةٍ﴾ (يوسف، 45) ve kâlallâhu taʹâlâ: ﴿وَلَئِنْ أَخَّرْنَا عَنْهُمُ الْعَذَابَ إِلَى أُمَّةٍ مَعْدُودَةٍ﴾ (هود، 8)

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı