el-beḵaʹ ~ اَلْبَقَعُ

Kamus-ı Muhit - البقع maddesi

اَلْبَقَعُ [el-beḵaʹ] (bâ’nın ve ḵâf’ın fethiyle) Tuyûr ve kilâb cinsinde olan alacalığa denir; niteki بَلَقٌ [belaḵ] devâbb kısmında olandır; yukâlu: بَقِعَ الطَّائِرُ وَالْكَلْبُ بَقَعًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ وَهُوَ كَالْبَلَقِ فِي الدَّوَابِّ ve yukâlu: فِيهِ بَقَعٌ أَيْ بَلَقٌ Ve azca nesne ile iktifâ eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir, gûyâ ki onunla alacalanır; yukâlu: بَقِعَ بِهِ إِذَا اكْتَفَى Ve yer hâlî olmak maʹnâsına müstaʹmeldir, gûyâ ki hulüvv sebebiyle toprağının sevâd ve beyâzı yâhûd etrâfına nisbet alacalığı zâhir olur; yukâlu: بَقِعَتِ الْأَرْضُ مِنْهُ إِذَا خَلَتْ Ve su çeken adamın üzerine câ-be-câ su sıçramakla libâsı alaca tarzında yer yer ıslanmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: بَقِعَ الْمُسْتَقِيءُ إِذَا انْتَضَحَ الْمَاءُ عَلَى بَدَنِهِ فَابْتَلَّتْ مَوَاضِعُ مِنْهُ

اَلْبَقْعُ [el-baḵʹ] (bâ’nın fethi ve ḵâf’ın sükûnuyla) Gitmek maʹnâsınadır. Şârihin beyânına göre gûyâ ki بِقَاعٌ [biḵâʹ]-ı arzdan bir بُقْعَةٌ [buḵʹat] ihtiyâr eyledi demektir. Ve bu nefye mahsûstur; yukâlu: مَا أَدْرِي أَيْنَ بَقَعَ أَيْ أَيْنَ ذَهَبَ Ve bir adama bed ve nâ-sezâ söz söylemek maʹnâsınadır, yukâlu بُقِعَ فُلاَنٌ عَلَى الْمَجْهُولِ إِذَا رُمِيَ بِكَلاَمٍ قَبِيحٍ

اَلْبُقْعُ [el-buḵʹ] (bâ’nın zammıyla) Kuyudan su çeken kimselere denir; maʹnâ-yı ahîrden me΄hûzdur; بَاقِعٌ [bâḵiʹ] müfredidir. Ve

بُقْعٌ [Buḵʹ] Medîne’de bir kuyu ismidir, ʹalâ-kavlin nakb-ı Benî Dînâr’dan vâki suvatın ismidir. Ve Şâm’da Kelb kabîlesi diyârında bir mevziʹ adadır. Ve

بُقْعٌ [buḵʹ] أَبْقَعُ [ebḵaʹ] lafzından cemʹ olur ki alaca nesnelere denir. Ve minhu kavlu’l-Ḩaccâc ešamp;-Šeḵafî: رَأَيْتُ قَوْمًا بُقْعًا أَيْ عَلَيْهِمْ ثِيَابٌ مُرَقَّعَةٌ Yaʹnî “üzerlerinde yamalı libâsları var idi.” Bu cihetle alaca nesneye teşbîh eylemiştir.

Vankulu Lugatı - البقع maddesi

اَلْبَقَعُ [el-beḵaʹ] (fethateynle) Tuyûr cinsinde ve kilâb cinsinde olan alacalık, devâbb kısmında olana بَلَقٌ [belaḵ] dedikleri gibi ki kuşun alacasına أَبْقَعُ [ebḵaʹ] ve davarın alacasına أَبْلَقُ [eblaḵ] derler.

اَلْبَقْعُ [el-baḵʹ] (bâ’nın fethi ve ḵâf’ın sükûnuyla) Bir kimseye nâ-sezâ kelimât etmek yâhûd bühtân etmek; tekûlu: بُقِعَ الرَّجُلُ عَلَى الْبِنَاءِ لِلْمَجْهُولِ إِذَا رُمِيَ بِكَلَامٍ قَبِيحٍ أَوْ بِبُهْتَانٍ Ve بَقَعَ [beḵaʹa] ذَهَبَ [žehebe] maʹnâsına da gelir; minhu kavluhum: مَا أَدْرِي أَيْنَ بَقَعَ أَيْ أَيْنَ ذَهَبَ كَأَنَّهُ قَالَ إِلَى أَيِّ بُقْعَةٍ مِنْ بِقَاعِ الْأَرْضِ ذَهَبَ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı