اَلتَّقْضِيَةُ [et-taḵḋiyet] (تَفْعِلَةٌ [tefʹilet] vezninde) ve
اَلْقِضَّاءُ [el-ḵiḋḋâ΄] (كِذَّابٌ [kižžâb] vezninde) Bu dahi bir nesneye me΄mûlü üzere nâ΄il olup itmâm ve ikmâl eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: قَضَّى وَطَرَهُ إِذَا أَتَمَّهُ وَبَلَغَهُ Ve bir adamı kâdî nasb eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: قَضَّاهُ السُّلْطَانُ إِذَا جَعَلَهُ قَاضِيًا
اَلتَّقْضِيَةُ [et-taḵḋiyet] (ʹalâ-vezni اَلتَّرْبِيَة [et-terbiyet]) Bir kimseyi kâdî kılmak; yukâlu: قَضَّى الْأَمِيرُ قَاضِيًا كَمَا تَقُولُ أَمَّرَ أَمِيرًا Ve
تَقْضِيَةٌ [taḵḋiyet] Nesneyi geçirmeğe dahi derler; yukâlu: قَضَّوْا بَيْنَهُمْ مَنَايَا أَيْ أَنْفَذُوهَا Ve مَنَايَا [menâyâ] mevtler maʹnâsınadır; ve yukâlu: قَضَّى اللُّبَانَةَ Kaçan sözün geçirip hâcetin bitirse. Ve لُبَانَةٌ [lubânet] lâm’ın zammıyla hâcet maʹnâsınadır, nitekim el-ân mürûr etti.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı