اَلْحَدُوثُ [el-ḩadûšamp;] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) ve
اَلْحَدُثُ [el-ḩadušamp;] (نَدُسٌ [nedus] vezninde) ve
اَلْحَدِثُ [el-ḩadišamp;] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ve
اَلْحِدْثُ [el-ḩidšamp;] (بِشْرٌ [bişr] vezninde) ve
اَلْحِدِّيثُ [el-ḩiddîšamp;] (سِكِّيتٌ [sikkît] vezninde) mübâlagalardır, kesîrü’l-hadîs olan kişiye denir.
اَلْحَدَثُ [el-ḩadešamp;] (fethateynle) Bir nesne yeni peydâ olmak hâletine denir. Ve yeni peydâ olan şey΄e denir. Fukahânın nâkız-ı tahâret olan hâlete حَدَثٌ [ḩadešamp;] ıtlâkı bundan me΄hûzdur. Cemʹi أَحْدَاثٌ [aḩdâšamp;] gelir, niteki zikr olundu. Ve
حَدَثٌ [Ḩadešamp;] Rûm ülkesinde bir belde adıdır.
اَلْحَدُثُ [el-ḩadušamp;] (ḩâ’nın fethi ve dâl’ın zammı ve kesriyle) Kelâmı gökçek olan kimse حَسَنُ الْحَدِيثِ maʹnâsına.
اَلْحَدَثُ [el-ḩadešamp;] (ḩâ’nın ve dâl’ın fethiyle) ve
اَلْحَدْثَى [el-ḩadšamp;â] (ḩâ’nın fethiyle ve dâl’ın sükûnu ve elif-i maksûre ile) ve
اَلْحَادِثَةُ [el-ḩâdišamp;et] ve
اَلْحَدَثَانُ [el-ḩedešamp;ân] (ḩâ’nın ve dâl’ın fethiyle) Âbdesti sıyan nesne. Cemîʹisi bir maʹnâyadır. Ve
حَدَثٌ [ḩadešamp;] Tâze yiğide dahi derler; yukâlu: رَجُلٌ حَدَثٌ أَيْ شَابٌّ Ve eger سِنٌّ [sinn]i zikr etsen رَجُلٌ حَدِيثُ السِّنِّ derler.
اَلْحِدْثُ [el-ḩidšamp;] (ḩâ’nın kesriyle) Hikâyet kılıcı kimse; yukâlu: فُلَانٌ حِدْثُ مُلُوكٍ إِذَا كَانَ صَاحِبَ حَدِيثِهِمْ وَسَمَرِهِمْ Yaʹnî “Onların habercisi ve kıssa-hânı olsa böyle derler.” Ve سَمَرٌ [semer] fethateynle hikâyete derler; ve yukâlu: حِدْثُ نِسَاءٍ إِذَا كَانَتْ تَتَحَدَّثُ إِلَيْهِنَّ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı