el-ḩacezet ~ اَلْحَجَزَةُ

Kamus-ı Muhit - الحجزة maddesi

اَلْحَجَزَةُ [el-ḩacezet] (عَجَزَةٌ [ʹacezet] vezninde) Zâlimlere denir, hukûku menʹ ve ibtâl eyledikleri için. Ve şol kimselere denir ki nâsın münâzaʹalarını katʹ ve beynlerini hak ile fasl eylemeleriyle birbirine tasallut ve hücûmdan menʹ eder olalar; müfredi حَاجِزٌ [ḩâciz]dir; yukâlu: هُمْ حَجَزَةٌ مُصَيْطِرُونَ عَلَى الْعَجَزَةِ أَيْ ظَلَمَةٌ ve yukâlu: إِنَّهُمْ حَجَزَةٌ يَذُبُّونَ عَنِ الْعَجَزَةِ أَيْ يَمْنَعُونَ بَعْضَ النَّاسِ مِنْ بَعْضٍ وَيَفْصِلُونَ بَيْنَهُمْ بِالْحَقِّ

اَلْحُجْزَةُ [el-ḩuczet] (غُرْفَةٌ [ġurfet] vezninde) Belde çepçevre fûta bağlanacak yere denir, مَعْقِدُ إِزَارٍ [maʹḵidu izâr] maʹnâsına. Ve don ve şalvar makûlesinin uçkurluğuna denir; bu münâsebetle شِدَّةُ الْحُجْزَةِ [şiddetu’l-ḩuczet] pek sabr ve tahammülden kinâye olur; yukâlu: هُوَ شَدِيدُ الْحُجْزَةِ أَيْ صَبُورٌ عَلَى الشِّدَّةِ وَالْجُهْدِ Ve

حُجْزَةُ الْفَرَسِ [ḩuczetu’l-feres] Atın karnının esfelinde kıl biten derinin altında olan yufka derinin nihâyetiyle böğürlerinin kavuştuğu yere denir; ve minhu yukâlu: هُوَ دَانِي الْحُجْزَةِ أَيْ مُمْتَلِئُ الْكَشْحَيْنِ Ve bu meʹâyib-i devâbbdandır. Ve

حُجْزَةٌ [ḩuczet] Kucağa ıtlâk olunur; ve yukâlu: وَرَدَتِ الْإِبِلُ وَلَهَا حُجَزٌ أَيْ شِبَاعًا عِظَامَ الْبُطُونِ

Vankulu Lugatı - الحجزة maddesi

اَلْحَجَزَةُ [el-ḩacezet] (fethateynle) ظَلَمَةٌ [żalemet] gibidir veznen ve maʹnen. Ve fî hadîsi Ḵayle: “أَيَعْجِزُ ابْنُ هَذِهِ أَنْ يَنْتَصِفَ مِنْ وَرَاءِ الْحَجَزَةِ” Ve إِنْتِصَافٌ [intiṡâf] ʹadl etmeğe ve حَجَزَةٌ [ḩacezet] haktan mâniʹ olanlara derler.

اَلْحُجْزَةُ [el-ḩuczet] (ḩâ’nın zammı ve cîm’in sükûnuyla) İzâr bağlanacak yere derler, مَقْعَدُ إِزَارٍ maʹnâsına. Ve gömlek işinde uçkur geçirecek yere dahi derler. Ve gâh olur حُجْزَةٌ [ḩuczet] ile ferc dahi denilir kinâyet tarîkiyle.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı