el-ḩadib ~ اَلْحَدِبُ

Kamus-ı Muhit - الحدب maddesi

اَلأَحْدَبُ [el-aḩdeb] (أَحْمَرُ [aḩmer] vezninde) ve

اَلْحَدِبُ [el-ḩadib] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) Arkası çıkıp sadr ve batnı içeri girmiş kambura denir; yukâlu: رَجُلٌ أَحْدَبُ وَحَدِبٌ اِذَا خَرَجَ ظَهْرُهُ وَدَخَلَ صَدْرُهُ Ve

أَحْدَبُ [aḩdeb] Kol kemiğinin içinde bir damarın ismidir. Ve Mekke kurbünde Fezâre kabîlesi yurdunda bir dağın ismidir. Ve şiddet maʹnâsınadır, lâkin mülâyim olan şedîd maʹnâsına olmaktır. İz kâle fi’l-Esâs: أَمْرٌ أَحْدَبُ أَيْ شَاقُّ الْمَرْكَبِ

اَلْحُدْبُ [el-ḩudb] (ḩâ’nın zammıyla) حَدْبَاءُ [ḩadbâ΄] kelimesinden cemʹdir, zahmetli ve meşakkatli umûr u ahvâle denir; yukâlu: أَتْعَبَهُ حُدْبُ اْلأُمُورِ أَيْ شَوَاقُّهَا جَمْعُ شَاقَّةٍ ve yukâlu: سَنَةٌ حَدْبَاءُ أَيْ شَدِيدَةٌVe

حَدْبَاءُ [ḩadbâ΄] Kambur gibi büğrü ağaça denir; yukâlu: شَجَرَةٌ حَدْبَاءُ Ve şol dâbbeye denir ki arıklığından kalçalarının üstünde olan uca kemikleri sipsipri taşra çıkık ola; yukâlu: دَابَّةٌ حَدْبَاءُ اِذَا بَدَتْ حَرَاقِفُهَا

اَلْحَدَبُ [el-ḩadeb] (تَعَبٌ [taʹab] vezninde) Arka çıkıp göğüs ve karın içeri girmek vechiyle kambur olmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَدِبَ الرَّجُلُ حَدَبًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ اِذَا خَرَجَ ظَهْرُهُ وَدَخَلَ صَدْرُهُ وَبَطْنُهُ Ve akıntı ve engebe bayır makûlesi yerden aşağıya doğru tedrîcî inip gitmek maʹnâsınadır, dalganın ve kumluğun tedrîcî inmeleri gibi. Ve arzın galîz ve mürtefiʹ olan yerine denir ki أَحْدَبُ [aḩdeb] kimsenin حَدَبٌ [ḩadeb]i şeklinde olur. Ve bu, teşbîh cihetiyledir; yukâlu: نَزَلُوا فِي حَدَبٍ مِنَ اْلأَرْضِ وَهُوَ الْغِلَظُ الْمُرْتَفِعُ مِنْهَا Ve

حَدَبُ الْمَاءِ [ḩadebu’l-mâ΄] Su akıntılarının birbiri üzerine burulup bingeşmesinden ʹibârettir ki büğrülük hâleti peydâ olur. Ve derinin yüzünde olan câ-be-câ esere denir, çıban ve çiçek bozuğu gibi ki çöpür taʹbîr olunur. Ve

حَدَبٌ [ḩadeb] Bir nevʹ nebât adıdır; ʹalâ-kavlin نَصِيٌّ [naṡiyy] ismidir ki buğdaycık yâhûd eşek kengeri dedikleri otluktur. Ve

حَدَبُ بُهْمَى [ḩadebu buhmâ] Yaʹnî çocukların pisi pisi ve ebe pisiği taʹbîr ettikleri otluğun tozakları dağıldıktan sonra birbiri üzere bingeşip tor top yığın olmasına denir. Ve

حَدَبُ الشِّتَاءِ [ḩadebu’ş-şitâ΄] Kışın şedîd soğuğuna ıtlâk olunur; yukâlu: أَصَابَنَا حَدَبُ الشِّتَاءِ أَيْ شِدَّةُ بَرْدِهِ Ve

حَدَبٌ [ḩadeb] Masdar olur, bir kimseye esirgeyip mihrübânlık eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: حَدِبَ عَلَيْهِ حَدَبًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ اِذَا تَعَطَّفَ عَلَيْهِ Ve dul hatunlar etfâline mihr ve şefkatle ere varmayıp ʹalâ-hâlihâ dul oturmak maʹnâsınadır; yukâlu: حَدِبَتِ الْمَرْأَةُ أَيْ لَمْ تَتَزَوَّجْ وَأَشْبَلَتْ عَلَى وَلَدِهَا

Vankulu Lugatı - الحدب maddesi

اَلْحَدِبُ [el-ḩadib] (ḩâ’nın fethi ve dâl’ın kesriyle) Büğrü olan kimse.

اَلْحَدَبُ [el-ḩadeb] (bi’l-fethateyn) Mürtefiʹ olan yer; cemʹi اَلْحِدَابُ [el-ḩidâb] gelir, kesr-i ḩâ΄ ile; ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿مِنْ كُلِّ حَدَبٍ يَنْسِلُونَ﴾ (الأنبياء 96) Ve يَنْسِلُونَ [yensilûne] يُسْرِعُونَ [yusriʹûne] maʹnâsınadır.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı