اَلْحَفَفُ [el-ḩafef] (fethateynle) Bu dahi ize denir; yukâlu: قَدْ جَاءَ عَلَى حِفَافِهِ وَحَفَفِهِ وَحَفِّهِ أَيْ أَثَرِهِ Ve
حَفَفٌ [ḩafef] ve
حُفُوفٌ [ḩufûf] Kıllet-i mâla ve sû-i maʹîşete denir; yukâlu: هُوَ فِي حَفَفٍ وَحُفُوفٍ أَيْ عَيْشِ سُوءٍ وَقِلَّةِ مَالٍ Ve حَفَفُ الْأَمْرِ [ḩafefu’l-emr] bir işin bir ucuna ve bir semtine denir; yukâlu: هُوَ عَلَى حَفَفِ أَمْرٍ أَيْ نَاحِيَتِهِ Ve güçlü kuvvetli bodura denir.
اَلْحَفَفُ [el-ḩafef] (fethateynle) Yaramaz dirlik ve kıllet-i mâl; yukâlu: مَا رُئِيَ عَلَيْهِ حَفَفٌ وَلَا ضَفَفٌ أَيْ أَثَرُ عَوَزٍ Ve عَوَزٌ [ʹavez] ʹayn-ı mühmele ve zâ-i muʹceme ile fakr maʹnâsınadır. Ve ضَفَفٌ [ḋafef] ḋâd-ı muʹceme ile kesret-i ʹayâl maʹnâsınadır ki maksûd girü fakrdır.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı