اَلْخِلاَفُ [el-ḣilâf] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde ve lâm’ın teşdîdiyle lahn ve hatâdır) صَفْصَافٌ [ṡafṡâf]tan yaʹnî söğüt ağacından bir nevʹin ismidir, Belhî söğüt ve salkım söğüt dedikleri olacaktır; sel suyu ağacından söküp götürmekle kökünden gayrı neresi olursa toprağa kısılıp ondan yaʹnî kökünün gayrı yerinden tutup bittiği için خِلاَفٌ [ḣilâf] tesmiye eylediler. Onun mevziʹ-i nebâtına مَخْلَفَةٌ [maḣlefet] denir. Ve
خِلاَفٌ [ḣilâf] مُفَاعَلَةٌ [mufâʹalet] bâbından masdar olur, مُخَالَفَةٌ [muḣâlefet] gibi; yukâlu: خَالَفَهُ مُخَالَفَةً وَخِلاَفًا Ve gömleğin yenine ıtlâk olunur; كُمُّ الْقَمِيصِ [kummu’l-ḵamîṡ] maʹnâsına. Ve
خِلاَفٌ [ḣilâf] ve
مُخَالَفَةٌ [muḣâlefet] Bir adam zevci yabana gitmiş hatunun umûr ve levâzımını rü΄yet zımnında ona tereddüd eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: هُوَ يُخَالِفُ فُلاَنَةً أَيْ يَأْتِيهَا إِذَا غَابَ زَوْجُهَا Ve zevci yabana gitmiş hatunu mahall-i âhere mülâzemet ettirmek maʹnâsınadır; yukâlu: خَالَفَ الْمَرْأَةَ الَّتِي غَابَ زَوْجُهَا إِلَى مَوْضِعٍ آخَرَ إِذَا لاَزَمَهَا
اَلْخِلَافُ [el-ḣilâf] (ḣâ’nın kesriyle) Muhâlefet etmek maʹnâsına;ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿فَرِحَ الْمُخَلَّفُونَ بِمَقْعَدِهِمْ خِلَافَ رَسُولِ اللهِ﴾ (التوبة، 81) أَيْ مُخَالَفَةَ رَسُولِ اللهِ Ve
شَجَرُ الْخِلَافِ [şeceru’l-ḣilâf] Söğüt ağacı, bîd maʹnâsına. Ve
خِلَافٌ [ḣilâf] Bir kimse gâ΄ib olduktan sonra zevcesine âhar kimse varmağa dahi derler; minhu kavluhum: هُوَ يُخَالِفُ إِلَى امْرَأَةِ فُلَانٍ أَيْ يَأْتِيهَا إِذَا غَابَ عَنْهَا زَوْجُهَا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı