ed-derecet ~ اَلدَّرَجَةُ

Kamus-ı Muhit - الدرجة maddesi

اَلدُّرْجَةُ [ed-durcet] (dâl’ın zammıyla) ve

اَلدَّرَجَةُ [ed-derecet] (fetehâtla) ve

اَلدُّرَجَةُ [ed-durecet] (dâl’ın zammıyla هُمَزَةٌ [humezet] vezninde, bunda cîm’in teşdîdiyle câ’izdir) ve

اَلْأُدْرُجَةُ [el-udrucet] (أُسْكُفَةٌ [uskufet] vezninde) Nerdübâna denir, مِرْقَاةٌ [mirḵât] maʹnâsına.

اَلدُّرْجَةُ [ed-durcet] (dâl’ın zammıyla) Şol paçavradan dertop dürülmüş kundağa denir ki onu nâkanın fercine ve dübürüne idhâl ederler, bir müddet gözü ve burnu bağlı olarak o hâl üzere terk ederler, tâ ki nâkayı vilâdet burusu gibi buru tutmakla o hînde gözünün ve burnunun bendlerini çözüp ve o paçavrayı ihrâc ettikten sonra bir âher nâkanın yavrusunun gövdesine gereği gibi sürüp o nâkaya işmâm ederler ondan kendi veledinin râyihasını hiss ile kendi veledi kıyâs edip ona yakılır. Bu ʹameli nâkanın yavrusu zâyiʹ olup bir âher yavruya kendisini yakmak murâd eyledikte ederler, tâ ki bu cihetle sütünü çekmeyip ke-mâ fi’l-evvel idrâr üzere olur. Ağızına bağladıkları bağa غِمَامَةٌ [ġimâmet] ve burnuna bağladıklarına صِقَاعٌ [ṡiḵâʹ] derler. Ve ʹinde’l-baʹz دُرْجَةٌ [durcet] şol paçavradır ki nâkanın dâhil-i fercinde derd ve vecaʹ zuhûr eyledikte içine edviye-i münâsibe vazʹ edip nâkanın fercine idhâl ederler. Cemʹi دُرَجٌ [durec] gelir, صُرَدٌ [ṡurad] vezninde; ve mâ câ΄e fi’l-hadîsi: “كُنَّ يَبْعَثْنَ بِالدُّرْجَةِ شَبَّهُوا الْخِرَقَ تَحْتَشِي بِهَا الْحَائِضُ مَحْشُوَّةً بِالْكُرْسُفِ بِدُرْجَةِ النَّاقَةِ” Yaʹnî hâ΄izin pamuk ile mahşuvve olarak tutundukları خِرْقَةٌ [ḣirḵat]ı, zikr olunan durce-i nâkaya teşbîh eylediler. Ve lafz-ı mezbûr عِنَبَةٌ [ʹinebet] vezninde دِرَجَةٌ [direcet] ʹunvânıyla da mervîdir ki maʹnâsı ânifen zikr olundu; yaʹnî nisvânın hurdevât kutuları olacaktır. Ve Ḵâḋî Ebu’l-Velîd el-Bâcî fetehâtla zabt eylemiştir, lâkin vehm zann olunur.

Vankulu Lugatı - الدرجة maddesi

اَلدَّرَجَةُ [ed-derecet] (fethateynle) Merdiven, مِرْقَاةٌ [mirḵât] maʹnâsına. Ve

دَرَجَةٌ [derecet] Tabakaya ve mertebeye dahi derler.

اَلدُّرَجَةُ [ed-durecet] (dâl’ın zammı ve râ’nın fethiyle هُمَزَة [humezet] vezni üzere) دَرَجَةٌ [derecet]te lügattır ki دَرَجَةٌ [derecet] مِرْقَاةٌ [mirḵât] maʹnâsınadır, nitekim el-ʹân mürûr etti. Ve

دُرَجَةٌ [durecet] Kezâlik şol kuşa derler ki kendi siyâh ve kanatlarının içi ve dışı boz ola, boğurtlak dedikleri kuş kanadı gibi illâ دُرَجَةٌ [durecet]in levni dahi latîf renktir.

اَلدُّرْجَةُ [ed-durcet] (kezâlik dâl’ın zammıyla) Şol nesnedir ki dürerler dahi onu nâkanın fercine sokarlar, ondan sonra ihrâc edip nâkaya koklatırlar tâ ki nâka onu veledi zann edip ona veledi gibi meyl ede. Ve bunu ekseriyyâ nâkanın veledi zâyiʹ oldukta ederler. Ve Ebû Ziyâd eyitti: Kaçan bir nâkaya âhar nâkanın veledin emzirtmek dileseler nâkanın burnu ve gözlerin bağlarlar, ondan sonra fercine bez pâresini dürerler, sokarlar ve birkaç gün onu o hâl üzere terk ederler, pes onu doğurmalı nâka burusu gibi buru tutar ondan sonra burnundan o bağı çözerler ve fercinden o hırkayı çıkarırlar dahi o onu şimdi doğmuş veledi zann eder, ondan sonra gözünde olan bağı dahi çözerler ve o hâlde onun için bir veled ihzâr ederler ve o onu veledi zann edip ona meyl eder. Pes o nesneyi ki gözüne bağlamışlar idi, ona غِمَامَةٌ [ġimâmet] derler gayn-ı muʹcemenin kesriyle ve şol nesneyi ki burnuna bağlamışlar idi, ona صِقاعٌ [ṡiḵâʹ] derler ṡâd-ı mühmelenin kesriyle ve ḵâf’la ve şol nesneyi ki fercine sokmuşlar idi, ona دُرْجَةٌ [durcet] derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı