اَلرُّعُونَةُ [er-ruʹûnet] (عُمُومَةٌ [ʹumûmet] vezninde) ve
اَلرَّعَنُ [er-reʹan] (fethateynle) Bir adam bön ve salkı ve çolpa olmak maʹnâsınadır; yukâlu: رَعَنَ الرَّجُلُ وَرَعِنَ وَرَعُنَ رُعُونَةً وَرَعَنًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالرَّابِعِ وَالْخَامِسِ إِذَا كَانَ أَرْعَنَ
اَلرَّعْنُ [er-raʹn] (râ’nın fethiyle) Güneş dimâga te΄sîr eylemekle adam süst olup bayılmak maʹnâsınadır; yukâlu: رَعَنَتْهُ الشَّمْسُ رَعْنًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا آلَمَتْ دِمَاغَهُ فَاسْتَرْخَى وَغُشِيَ عَلَيْهِ Ve
رَعْنٌ [raʹn] Dağın ilerisinden burun gibi çıkan sivriye denir; cemʹi رُعُونٌ [ruʹûn] ve رِعَانٌ [riʹân] gelir râ’nın kesriyle. Ve uzun uzadı dağa denir. Ve Ḩicâz’da bir mevziʹ adıdır. Ve Baḩreyn’de bir mevziʹ adıdır. Ve tarîk-i Ḩicâz’da Baṡra’da Ḩafru Ebî Mûsâ kurbünde bir mevziʹ adıdır.
اَلرَّعَنُ [er-reʹan] (fethateynle) Salkı olmak, istirhâ΄ maʹnâsına.
اَلرَّعْنُ [er-raʹn] (râ’nın fethi ve ʹayn’ın sükûnuyla) Güneş bir kimseyi salkı kılmak; yukâlu: رَعَنَتْهُ الشَّمْسُ إِذَا أَلَمَّتْ دِمَاغَهُ فَاسْتَرْخَى Ve
رَعْنٌ [raʹn] Dağın ilerisinde olan burnuna dahi derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı