اَلصَّعَلُ [eṡ-ṡaʹal] (fethateynle) ve
اَلْإِصْعِيلَالُ [el-iṡʹîlâl] (إِشْمِيزَازٌ [işmîzâz] vezninde) İnsân ve hurmâ ağacı ve devekuşu hurde başlı olmak maʹnâsınadır; yukâlu: صَعِلَ صَعَلًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ وَاصْعَالَّ إِصْعِيلَالًا إِذَا كَانَ أَصْعَلَ
اَلصَّعْلَاءُ [eṡ-ṡaʹlâ΄] ve
اَلْأَصْعَلُ [el-aṡʹal] ve
اَلصَّعْلُ [eṡ-ṡaʹl] (نَعْلٌ [naʹl] vezninde) Sıfat-ı mezkûre olan mezbûrların mü΄ennes ve müzekkerleridir. Ve
صَعْلٌ [ṡaʹl] Uzun şey΄e denir. Ve tüyü dökülmüş kavlak eşeğe denir.
اَلصَّعَلُ [eṡ-ṡaʹal] (fethateynle) Bir nesne ince olmak.
اَلصَّعْلُ [eṡ-ṡaʹl] (ṡâd’ın fethi ve ʹayn-ı mühmelenin sükûnuyla) Başı küçük olan kimse. Ve başı küçük olan devekuşuna dahi derler; yukâlu: رَجُلٌ صَعْلٌ وَامْرَأَةٌ صَعْلَةٌ Ve
صَعْلَةٌ [ṡaʹlet] Şol hurmâ ağacına derler ki eğri olup budaklarının dipleri çıplak ola. Ve
صَعْلٌ [ṡaʹl] Tüyü gitmiş merkebe dahi derler; yukâlu: حِمَارٌ صَعْلٌ أَيْ ذَاهِبُ الْوَبَرِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı