اَلْعَضِهَةُ [el-ʹaḋihet] (فَرِحَةٌ [feriḩat] vezninde) ve
اَلْعَضِيهَةُ [el-ʹaḋîhet] (سَفِينَةٌ [sefînet] vezninde) ve
اَلْمُعْضِهَةُ [el-muʹḋihet] (مُحْسِنَةٌ [muḩsinet] vezninde) عِضَاهَةٌ [ʹiḋâhet]i çok yere denir; yukâlu: أَرْضٌ عَضِهَةٌ وَعَضِيهَةٌ وَمُعْضِهَةٌ أَيْ كَثِيرَةُ الْعِضَاهَةِ
اَلْعِضَهُ [el-ʹiḋah] (عِنَبٌ [ʹineb] vezninde) ve
اَلْعِضَهَةُ [el-ʹiḋahet] (عِنَبَةٌ [ʹinebet] vezninde) عِضَاهَةٌ [ʹiḋâhet] maʹnâsınadır. Ve
عِضَهٌ [ʹiḋah] Kezib ve bühtân ve sihr ve efsûn maʹnâlarınadır; cemʹi عِضُونَ [ʹiḋûn] gelir, niteki muʹtell bâbında mezkûrdur.
اَلْعَضْهُ [el-ʹaḋh] (ʹayn’ın fethi ve ḋâd’ın sükûnu ve fethiyle) ve
اَلْعَضِيهَةُ [el-ʹaḋîhet] (بَدِيهَةٌ [bedîhet] vezninde) ve
اَلْعِضْهَةُ [el-ʹiḋhet] (ʹayn’ın kesriyle) Yalan söylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَضَهَ الرَّجُلُ عَضْهًا وَعَضِيهَةً وَعِضْهَةً مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا كَذِبَ Ve sihr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَضَهَ الرَّجُلُ إِذَا سَحَرَ Ve koğuculuk eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَضَهَ فُلَانٌ إِذَا نَمَّ Ve deve şecer-i عِضَاهَةٌ [ʹiḋâhet] otlamak maʹnâsınadır; yukâlu: عَضَهَ الْبَعِيرُ إِذَا أَكَلَ الْعِضَاهَ Ve bir adama bühtân eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: عَضَهَ فُلَانًا إِذَا بَهَتَهُ وَقَالَ فِيهِ مَا لَمْ يَكُنْ Ve şecer-i عِضَاهٌ [ʹiḋâh] kesmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَضَهَ الْعِضَاهَ إِذَا قَطَعَهَا
اَلْعِضْهَةُ [el-iḋhet] (ʹayn’ın kesri ve ḋâd’ın sükûnuyla) Kezâlik vâhidi.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı