اَلْفُضَالَةُ [el-fuḋâlet] (ثُمَامَةٌ [šamp;umâmet] vezninde) Bu dahi bakiyye maʹnâsınadır; yukâlu: هَذَا فَضْلُ الْمَاءِ وَفَضْلَتُهُ وَفُضَالَتُهُ أَيْ بَقِيَّتُهُ
اَلْفُضَالَةُ [el-fuḋâlet] (fâ’nın zammıyla) Kezâlik bâkî kalın nesne; yukâlu: فَضَلَ مِنْهُ شَيْءٌ يَفْضُلُ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ Ve bunda bir lügat dahi vardır ki o فَضُلَ يَفْضُلُ dur, حَذِرَ يَحْذَرُ gibi, bâb-ı râbiʹden İbnu’s-Sikkît rivâyeti üzere.Ve bir lügat dahi vardır ki bu iki lügatten mürekkebdir ki o فَضِلَ يَفْضُلُ dur, mâzîde kesr-i ʹayn ve muzâriʹde zamm-ı ʹayn’la. Ve bu şâzzdır, bunun nazîri yoktur. Sîbeveyhi eyitti: فَضِلَ bizim ashâbımız katında hemîn iki lügat üzere gelir. Ve Sîbeveyhi eyitti: نَعِمَ يَنْعُمُ ve مِتَّ تَمُوتُ ve كِدْتَ تَكَادُ dahi böyledir. Nüsah-ı Cevherî bu vech üzeredir, lâkin مِتَّ تَمَاتُ olsa üçü dahi bâb-ı râbiʹden gelmesine işâret olurdu, bâb-ı evvelden geldikleri gibi.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı