اَلْقَابَّةُ [el-ḵâbbet] (bâ’nın teşdîdiyle) Gök gürültüsüne denir, رَعْدٌ [raʹd] maʹnâsına. Ve yağmur katresine denir.
اَلْقَائِبَةُ [el-ḵâ΄ibet] (نَائِبَةٌ [nâ΄ibet] vezninde) ve
اَلْقَابَةُ [el-ḵâbet] Bunlar da kuşun yumurtadan çıkan yavrusuna denir. Ve قَابَةٌ [ḵabet] lafzı قَائِبَةٌ [ḵâ΄ibet]ten muhaffeftir, حَاجَةٌ [hâcet] kelimesi gibi. Ve قَائِبَةٌ [ḵâ΄ibet] ve قَابَةٌ [ḵabet] yumurtaya ıtlâk olunur. Ve bu عِيشَةٌ رَاضِيَةٌ kabîlinden yâhûd ذَاتُ قُوبٍ yaʹnî ذَاتُ فَرْخٍ olduğu iʹtibârıyla olur. Ve minhu’l-meselu: “تَخَلَّصَتْ قَائِبَةٌ مِنْ قُوبٍ” أَوْ قَابَةٌ مِنْ قُوبٍ أَيْ بَيْضَةٌ مِنْ فَرْخٍ Mesel-i mezbûr, sâhibinden yaʹnî hem-dem ve refîkinden munfasıl ve munkatıʹ olan kimse hakkında darb olunur. Zâhiren sıkletli olan hem-deminden infisâl olmak mülâyimdir. Ve Meydânî’de بَرِئَتْ ʹunvânıyla mersûmdur.
اَلْقَابَّةُ [el-ḵâbbet] (bâ’nın teşdîdiyle) Katre maʹnâsınadır; yukâlu: مَا أَصَابَتْنَا الْعَامَ قَطْرَةٌ وَمَا أَصَابَتْنَا قَابَّةٌ بِمَعْنًى وَاحِدٍ Ve kâle Ebû Zeyd: مَا رَأَيْنَا الْعَامَ قَابَّةً أَيْ قَطْرَةً Ve raʹd maʹnâsına da gelir. Kâle’l-Aṡmaʹî: مَا سَمِعْنَا الْعَامَ قَابَّةً أَيْ صَوْتَ رَعْدٍ Gûyâ ki Aṡmaʹî قَابَّةٌ [ḵâbbet]i قَبِيبٌ [ḵabîb]den müştakk iʹtibâr etmiştir. İbnu’s-Sikkît eyitti: Bu rivâyeti Aṡmâʹîden gayrı kimse etmemiştir.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı