اَلْقَرْبَانُ [el-ḵarbân] (سَكْرَانُ [sekrân] vezninde) Dolmağa karîb olan kaba denir; mü΄ennesinde قَرْبَى [ḵarbâ] denir, سَكْرَى [sekrâ] vezninde; yukâlu: إِنَاءٌ قَرْبَانُ وَصَحْفَةٌ قَرْبَى إِذَا قَارَبَهَا بِالْإِمْتِلاَءِ ve yukâlu: أَقْرَبَهُ إِذَا قَرَّبَهُ لِلْإِمْتِلاَءِ وَفِيهِ قَرَبُهُ وَقِرَابُهُ كَمَا ذُكِرَ
اَلْقُرْبُ [el-ḵurb] (ḵâf’ın zammı ve râ’nın sükûnuyla) ve
اَلْقُرْبَانُ [el-ḵurbân] (ḵâf’ın zammıyla) ve
اَلْقِرْبَانُ [el-ḵirbân] (ḵâf’ın kesriyle) Yakın olmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَرُبَ مِنْهُ كَكَرُمَ وَيُقَالُ قَرِبَهُ كَسَمِعَهُ قُرْبًا وَقُرْبَانًا وَقِرْبَانًا مِنَ الْبَابِ الْخَامِسِ وَالرَّابِعِ إِذَا دَنَا
اَلْقَرْبَانُ [el-ḵarbân] ve
اَلْقَرْبَى [el-ḵarbâ] (ḵâf’ın fethiyle ve râ’nın sükûnuyla ikisinde dahi) Dolmağa karîb olan nesne; yukâlu: قَدَحٌ قَرْبَانٌ وَجُمْجُمَةٌ قَرْبَى وَقَدَحَانِ قَرْبَايَانِ Ve جُمْجُمَةٌ [cumcumet] cîm’lerin zammıyla ağaçtan olan çanak ve baş kafâsı, kâse-i ser maʹnâsına.
اَلْقُرْبَانُ [el-ḵurbân] (ḵâf’ın zammıyla ve râ’nın sükûnuyla) Şol nesnedir ki onunla Hak taʹâlâya takarrüb hâsıl olur; tekûlu minhu: قَرَبْتُ لِلَّهِ تَعَالَى قُرْبَانًا ve
قُرْبَانٌ [ḵurbân] Pâdişâhın mukarrebi olan kimseye dahi derler.
اَلْقِرْبَانُ [el-ḵirbân] (ḵâf’ın kesri ve râ’nın sükûnuyla) Kezâlik yakın olmak; yukâlu: قَرِبْتُهُ أَقْرَبُهُ قِرْبَانًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ أَيْ دَنَوْتُ مِنْهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı