اَلْقُرْحَانَةُ [el-ḵurḩânet] Vâhididir. Bir mantar maʹnâsına. Ve
قُرْحَانٌ [ḵurḩân] Şol deveye derler ki aslâ gicik olmamış ola. Ve
قُرْحَانٌ [ḵurḩân] Şol oğlancığa derler ki çiçek çıkarmamış ola. Vâhidi ve tesniyesi ve cemʹi berâberdir. Ve fi’l-hadîsi: “إِنَّ أَصْحَابَ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قَدِمُوا الْمَدِينَةَ وَهُمْ قُرْحَانٌ أَيْ لَمْ يَكُنْ أَصَابَهُمْ قَبْلَ ذَلِكَ دَاءٌ” Yaʹnî Medîne-i münevvereye ashâb rıdvânullâhi taʹâlâ ʹaleyhim ecmaʹîn geldiklerinde dahi bir maraz görmemişlerdi. Ve ammâ şol lafz ki hadîs-i ʹÖmer’de radıyallâhu ʹanhu vâkiʹ olup “مَنْ مَعَكَ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِيِّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ قُرْحَانُونَ فَلَا تَدْخُلْهَا” buyurulmuştur, lügat-ı metrûkedir, zîrâ قُرْحَانٌ [ḵurḩân] lafzının müfredi ve cemʹi berâberdir, nitekim el-ân mürûr etti.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı