اَلْقَصَلُ [el-ḵaṡal] (fethateynle) ve
اَلْقُصَالَةُ [el-ḵuṡâlet] (ثُمَامَةٌ [šamp;umâmet] vezninde) قَصْلٌ [ḵaṡl] gibi Türkîde kesmik ve boğum taʹbîr olunan nesneye denir ki buğdayın içinden tenkiye ve tarh olunur ve baʹzen onu yeniden dövüp saman ederler; yukâlu: هَذَا قَصَلُ الْبُرِّ وَقُصَالَتُهُ وَهُوَ مَا عُزِلَ مِنْهُ إِذَا نُقِّيَ فَيُرْمَى بِهِ
اَلْقَصْلُ [el-ḵaṡl] (فَصْلٌ [faṡl] vezninde) Kesmek maʹnâsınadır; yukâlu: قَصَلَهُ قَصْلًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا قَطَعَهُ Ve harman dövmek maʹnâsınadır; yukâlu: قَصَلَ الْبُرَّ إِذَا دَاسَهُ Ve bir adamın boynunu vurmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: قَصَلَ عُنُقَهُ إِذَا ضَرَبَهَا Ve dâbbeye قَصِيلٌ [ḵaṡîl] yedirmek maʹnâsınadır; yukâlu: قَصَلَ الدَّابَّةَ وَعَلَيْهَا إِذَا عَلَفَهَا الْقَصِيلَ Ve
قَصْلٌ [ḵaṡl] قُصَالَةٌ [ḵuṡâlet] maʹnâsınadır, ke-mâ se-yuzkeru. Ve سَلَمٌ [selem] ağacının çiçeğine denir.
اَلْقِصْلُ [el-ḵiṡl] (ḵâf’ın kesriyle) قُصَالَةٌ [ḵuṡâlet] maʹnâsınadır, niteki ḵâf’ın fethiyle de lügattır. Ve
قِصْلٌ [ḵiṡl] Aslâ hayr ve şerre yaramayan zaʹîf ve nâkes şahsa denir. Ve bir işe yaramaz olan ahmak ve nâdâna yâhûd fart-ı hamâkatinden nâşî nefsine mâlik olmayan ahmak ve nâdâna denir; yukâlu: رَجُلٌ قِصْلٌ أَيْ فَسْلٌ ضَعِيفٌ وَكَذَا أَحْمَقُ لَا خَيْرَ فِيهِ أَوْ مَنْ لَا يَتَمَالَكُ حُمْقًا
اَلْقَصَلُ [el-ḵaṡal] (fethateynle) Terike içinde زُوَانٌ [zuvân] gibi bir nesnedir. Ve زُوَانٌ [zuvân] şol siyâh dânelerdir ki terike içinde olur. Ve baʹzılar eyitti: قَصَلٌ [ḵaṡal] kesmik dedikleri nesnedir ki terikenin ḵamşından kalan pârelerdir.
اَلْقَصْلُ [el-ḵaṡl] (ḵâf’ın fethi ve ṡâd’ın sükûnuyla) Kesmek, katʹ maʹnâsına.
اَلْقِصْلُ [el-ḵiṡl] (ḵâf’ın kesri ve ṡâd’ın sükûnuyla) Zaʹîf olup deniyyü’t-tabʹ olan kimse.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı