اَلتَّعِبُ [et-teʹib] (كَتِفٌ [ketif] vezninde) ve
اَلْمُتْعَبُ [el-mutʹab] (مُكْرَمٌ [mukrem] vezninde) Yorgun ve durgun taʹab-nâk adama denir; yukâlu: هُوَ تَعِبٌ وَمُتْعَبٌ وَلاَ تَقُلْ مَتْعُوبٌ لِمُخَالَفَةِ السَّمَاعِ وَالْقِيَاسِ وَقِيلَ هُوَ لَحْنٌ لأَنَّ الثُّلاَثِيَّ لاَزِمٌ وَاللاَّزِمُ لاَ يُبْنَى مِنْهُ الْمَفْعُولُ
اَلتَّعِبُ [et-teʹib] (ʹayn’ın kesriyle) ve
اَلْمُتْعَبُ [el-mutʹab] (mîm’in zammı ve ʹayn’ın fethiyle) Zahmet çeken kimse; ve lâ yukâlu: مَتْعُوبٌ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı