اَلْمَتْعُ [el-metʹ] (mîm’in fethi ve zammıyla) Bir kimse ile mükâzebe eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: مَتَعَ بِفُلاَنٍ مَتْعًا وَمُتْعًا إِذَا كَاذَبَهُ Ve bâ΄ harfiyle bir nesneyi alıp götürmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: مَتَعَ بِالشَّيْءِ إِذَا ذَهَبَ بِهِ
اَلْمَتْعُ [el-metʹ] (mîm’in fethi ve tâ’nın sükûnuyla) ve
اَلْمُتُوعُ [el-mutûʹ] (zammeteynle) Gündüz olup uzamak; yukâlu: مَتَعَ النَّهَارُ مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا ارْتَفَعَ وَطَالَ Ve
مَتْعٌ [metʹ] Fâ΄idelenmeğe dahi derler; yukâlu: مَتَعَ بِهِ يَتْمَعُ مَتْعًا Ve alıp gitmek maʹnâsına da gelir; yukâlu: إِشْتَرَيْتُ هَذَا الْغُلَامَ لِتَمْتَعَنَّ مِنْهُ بِغُلَامٍ صَالِحٍ أَيْ لِتَذْهَبَنَّ بِهِ Bu sûrette temettuʹ maʹnâsı dahi muhtemeldir, istihdâm murâd olmakla.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı