el-mežimmet ~ اَلْمَذِمَّةُ

Kamus-ı Muhit - المذمة maddesi

اَلْمَذِمَّةُ [el-mežimmet] (mîm’in fethi ve žâl’ın kesri ve fethateynle) Masdardır ki zikr olundu. Ve zemm ve kadh olunmağa bâʹis olan nesneye denir; ve minhu yukâlu: قَضَى مَذِمَّتَهُ أَيْ أَحْسَنَ إِلَيْهِ لِئَلَّا يُذَمَّ Yaʹnî “Filân kimse beni zemm eylemesin diye ona ihsân eyledi.”Ve yukâlu: رَجُلٌ ذُو مَذِمَّةٍ أَيْ كَلٌّ عَلَى النَّاسِ Yaʹnî “Filân nâs üzere bâr ve sıklettir.” Ve bu davarın yorulup dermânde kalması maʹnâsından me΄hûzdur. Ve

مَذِمَّةٌ [mežimmet] Hak ve hürmet maʹnâsına müstaʹmeldir ki terk ve tehâvünü mûcib-i zemm ü kadhtır; yukâlu: هُوَ يَحْفَظُ مَذَمَّتَهُ أَيْ حَقَّهُ وَحُرْمَتَهُ Ve bir adamın hak ve hürmetini terk eylemekten ʹârız olan rikkat ve ʹâr maʹnâsına müstaʹmeldir; bunda žâl’ın kesriyle de câ΄izdir; ve minhu yukâlu: أَخَذَتْنِي مِنْهُ مَذَمَّةٌ أَيْ رِقَّةٌ وَعَارٌ مِنْ تَرْكِ الْحُرْمَةِ ve yukâlu: اَذْهِبْ مَذَمَّتَهُمْ بِشَيْءٍ أَيْ أَعْطِهِمْ شَيْئًا فَإِنَّ لَهُمْ ذِمَامًا Şârih der ki bu maʹnâ ذِمَامٌ [žimâm] mâddesinde zikr olunacak hadîs-i âtîden me΄hûzdur. İntehâ. Ve ʹArabların اَلْبُخْلُ مَذَمَّةٌ kavlleri žâl’ın fethiyledir, zemm ve kadh olunmağa bâʹis-i haslettir demektir.

اَلذَّمُّ [ež-žemm] (žâl’ın fethi ve mîm’in teşdîdiyle) ve

اَلْمَذَمَّةُ [el-mežemmet] (mîm’in ve žâl’ın fethiyle) Yermek ve karamak maʹnâsınadır, övmek mukâbilidir; yukâlu: ذَمَّهُ ذَمًّا وَمَذَمَّةً مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ ضِدُّ مَدَحَهُVe tekûlu: إِفْعَلْ كَذَا وَخَلَاكَ ذَمٌّ أَيْ خَلَا مِنْكَ ذَمٌّ أَيْ لَا تُذَمُّ Burada إِفْعَلْ emr-i sîgasıyladır. Ve vâv-ı خَلَاكَ lâm-ı taʹlîl maʹnâsına olmakla “Sen şöylece işle ki senden zemm ve levm zâ΄il olsun” yaʹnî beyne’n-nâs melûm ve mezmûm olmayasın. Ve

ذَمٌّ [žemm] Burundan sümük akmak maʹnâsınadır; yukâlu: ذَمَّ أَنْفَهُ وَذَنَّ إِذَا سَالَ

Vankulu Lugatı - المذمة maddesi

اَلْمَذَمَّةُ [el-mežemmet] (mîm’in fethi ve žâl’ın fethi ve kesri ile) Bir kimseye rikkat etmek ve onun terk-i hürmetinden ʹâr etmek; yukâlu: أَذْهِبْ مَذَّمَّتَهُمْ بِشَيْءٍ أَيْ أَعْطِهِمْ شَيْئًا فَإِنَّ لَهُمْ ذِمَامًا أَيْ حُرْمَةً Ve fi’l-hadîsi “مَا يُذْهِبُ عَنِّي مَذَمَّةُ الرَّضَاعِ فَقَالَ غُرَّةٌ، عَبْدٌ أَوْ أَمَةٌ” Ve مَذَمَّةُ رَضَاعٍ [mežemmetu reḋâʹ]la maksûd ذِمَامٌ [žimâm]-ı murdiʹadır, hürmet-i murdiʹa maʹnâsına. Ve Neḣaʹî radıyallâhu ʹanhu bu hadîs-i şerîfin tefsîrinde eyitti: Tâ΄ife-i ʹArab, oğlunu memeden kestikte ücretten ziyâde dâyeye bir nesne vermeği müstehab görürlerdi gûya ki dâyeye ne verilmek gerektir tâ ki hakk-ı irdâʹı tamâm edâ müyesser ola diye su΄âl olunmuştur. Ve

مَذَّمَّةٌ [mežemmet] Buhlde istiʹmâl olunsa žâl meftûh kılınır gayrı câ΄iz değildir; yukâlu: اَلْبُخْلُ مَذَمَّةٌ أَيْ مِمَّا يُذَمُّ عَلَيْهِ وَهُوَ خِلَافُ الْمَحْمَدَةِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı