en-neḵûʹ ~ اَلنَّقُوعُ

Kamus-ı Muhit - النقوع maddesi

اَلنَّقُوعُ [en-neḵûʹ] (صَبُورٌ [ṡabûr] vezninde) Şol boyaya denir ki içine tîbe dâ΄ir dârû katılmış ola. Ve bârid ve lezîz suya denir, ʹalâ-kavlin ne lezîz ve ne şûr olan suya denir. Ve suya bırakılıp ıslatılmış nesneye denir ki gerek nebîz ve gerek devâ makûlesi olsun.

اَلنُّقُوعُ [en-nuḵûʹ] (رُجُوعٌ [rucûʹ] vezninde) Bir söze inanmak maʹnâsınadır ki gûyâ ki susuz kimse suya kanmış gibi olur; tekûlu: مَا نَقَعْتُ بِخَيْرِهِ نُقُوعًا أَيْ لَمْ أُصَدِّقْهُ

Vankulu Lugatı - النقوع maddesi

اَلنَّقُوعُ [en-neḵûʹ] (nûn’un fethi ve ḵâf’ın zammıyla) Şol nesnedir ki geceden suya bırakıla gerek devâ için gerek nebîz için.

اَلنُّقُوعُ [en-nuḵûʹ] (zammeteynle) Su bir yerde cemʹ olmak; yukâlu: نَقَعَ الْمَاءُ يَنْقَعُ نُقُوعًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا اجْتَمَعَ فِي الْمِنْقَعِ Ve susuzluğu sâkin kılmağa dahi derler. Ve fi’l-meseli: “اَلرَّشْفُ أَنْقَعُ” Ve رَشْفٌ [reşf] râ’nın fethi ve şîn’in sükûnuyla suyu az az çekmektir, yaʹnî suyu az az içmek susuzluğu ziyâde kandırır. Ve

نُقُوعٌ [nuḵûʹ] Âvâz yükselmeğe dahi derler; yukâlu: نَقَعَ الصَّوْتُ إِذَا ارْتَفَعَ Ve

نُقُوعٌ [nuḵûʹ] Suya kanmağa dahi derler; yukâlu: نَقَعْتُ بِالْمَاءِ إِذَا رَوِيتَ ve yukâlu: شَرِبَ حَتَّى نَقَعَ أَيْ شَفَى غَلِيلَهُ Ve

نُقُوعٌ [nuḵûʹ] Bir kimsenin haberiyle kanmağa dahi derler; yukâlu: مَا نَقَعْتُ بِخَبَرِ فُلانٍ نُقُوعًا أَيْ مَا عُجْتُ بِكَلَامِهِ وَلَمْ أُصَدِّقْهُ Ve عَجٌّ [ʹacc] ʹayn-ı mühmelenin fethiyle iltifâta derler. Ve Aṡmaʹî eyitti: نَقَعْتُ بِالْخَمْرِ وَالشَّرَابِ derler kaçan ondan şifâ hâsıl olsa.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı