اَلنَّقِيلُ [en-neḵîl] (nûn’un fethiyle) At nakıllamağa denir; yukâlu: فَرَسٌ ذُو نَقِيلٍ أَيْ سُرْعَةِ نَقْلِ الْقَوَائِمِ Ve garîb adama denir; mü΄ennesi نَقِيلَةٌ [neḵîlet]tir ve نَقِيلٌ [neḵîl] denir hâ’sız; yukâlu: رَجُلٌ نَقِيلٌ أَيْ غَرِيبٌ وَامْرَأَةٌ نَقِيلَةٌ وَنَقِيلٌ Ve yağmur yağmış yerden yağmadık yere akıp gelen sel suyuna denir; yukâlu: سَيْلٌ نَقِيلٌ إِذَا جَاءَ مِنْ أَرْضٍ مَمْطُورَةٍ إِلَى غَيْرِهَا Ve bir türlü yürüyüşe denir ki murâd adımları tîz tîz alarak yürümektir.
اَلنَّقِيلُ [en-neḵîl] (nûn’un ve ḵâf’ın kesri ve meddiyle) Yol, tarîk maʹnâsına. Ve her tarîka نَقِيلٌ [neḵîl] derler. Ve
نَقِيلٌ [neḵîl] Bir gûne seyre dahi derler ki o seyrde müdâvemet ola.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı